Bizim Aşağı Mahalle’de göçmenler de vardı. Bunlardan birisi de Ayla’nın babası olan kısa boylu Bahri amca idi. Bahri amcanın hiç başından eksik etmediği fötr bir şapkası vardı. Bahri amcanın sekiz çocuğu vardı ve bu çocukların altısı kızdı. Erkek çocuk sahip olana dek devam etmişti. Çok çalışkandı.
O zamanlar mahallede aileler, kışın kömür ve odun yakarlardı sobada. Kışlar çok soğuk geçer, iki metre kar olurdu. Mahallede kömür sonbaharda alınırdı, biraz da odunla birlikte. Herkes kışlık odun ve kömürünü önceden alır, kömürlüğüne koyardı. Bahri amca ise mahalleye gelen odun ve kömürleri traktörü ile taşırdı. Kırmızı Massey Ferguson marka traktörü vardı.
Bahri amca aynı zamanda çok yardımsever bir insandı, Havza’ya dışarıdan gelen memurlara, öğretmenlere de taşınma işlerinde yardımcı olurdu.
Onun okumak için Hacıdede köyünden Havza’ya ilçeye gelen üç kızı vardı: Ayla, Namiye ve Nuriye. Bahri amca kömürün taşınmasına kızları ile birlikte yardım ederdi. Çalışırken kızlarının konuşmasından hoşlanmaz, işi bir an önce bitirmek isterdi. Bu nedenle onlara şöyle derdi:
“Bir pire gibi çabuk olun. Bitince sohbet edersiniz be ya, şimdi sadece çalışın.”
Ayla, ailenin en büyük kızı olduğundan kardeşlerine de annelik yapardı. Ayla orta boylu sarı kısa, düz saçlı ve güleç yüzlü bir insandı. Herkesle iyi geçinirdi. Bu yüzden herkes onu severdi. Güldükçe yanağında bir gamze oluşurdu. İçinde bulunduğu yoksulluk koşullarına rağmen umudunu hiç kesmez ve her şeye iyimser yaklaşırdı. İçi ile dışı bir olan insanlar denir ya, işte Ayla o insanlardan birisiydi. Sanki Yeşilçam filmlerinden fırlamış iyi bir karakter… Masumiyet yıllarının masum bir imgesi.
Kömür taşıma işi bitince, Bahri amca kızlarıyla birlikte Tersakan’a giderdi, kırmızı traktörü yıkar ve tekrar pırıl pırıl yaparlardı. Sarışın kızlar, kömür tozundan simsiyah olurlardı bir anda. Daha sonra kızlarını kadınlar hamamına götürür, kendisi de erkekler hamamına giderdi. Çok çalışkan ve temiz insanlardı.
Bahri amca bir gün kızlarını, kentte hayvanat bahçesine götürür ve oradaki aslanlara bakarak onlara şöyle der:
“Bakın bu aslan değil mi, dişisi de aslan, erkeği de aslan. Sizler de benim aslanlarımsınız, aslan kızlarımsınız. Her zaman bir aslan gibi kendi ayağınızın üzerinde durun ve hayatın karşısında güçlü olun!”
***
Bir gün Ayla’nın babası Bahri amcanın traktörünün römorkuna birkaç arkadaşımla birlikte saklanmıştık. Ayla’nın babasının köye gideceğini biliyorduk. Biz de köye gitmek istiyorduk. Römorkta Havza’dan alınıp köye götürülen bazı eşyalar vardı, yorgan, yatak vb… Bunların altına saklanmıştık. Ayla da önde babasının sağ yanına oturmuştu. Traktör hareket ettikten sonra ne sevinmiştik. Orada öyle örtülerin altında, köye doğru gidiyorduk. Ses çıkarmamaya çalışıyorduk, ama yine de kahkaha seslerimiz traktörün ön tarafına ulaştı. Ayla’nın babası traktörü durdurdu ve römorktaki örtüleri, yorganları eşeleyince bizi gördü. Birden kızmıştı:
“Sizin ne işiniz var burada yaramazlar? Biz köye gidiyoruz. Ben sizin babanıza ne diyeceğim şimdi?”
Biz suçlu suçlu önümüze bakıyorduk, sessizdik. Ayla ise gülümsüyordu.
Adamcağız o kadar yolu boşuna gelmişti. Tekrar traktörü Havza’ya doğru çevirdi, bizi Aşağı Mahalle’ye götürüp bıraktı. Biz ise, gezmiş olduğumuzdan dolayı sevinçliydik.
Bahri amca, ondan sonra ne zaman bizim mahalleye gelse, ayrılmadan önce traktörün römorkunu dikkatle kontrol ederdi, bir yerlerde gizlenmiş bir çocuk var mı diye…
Biz ise her zaman yaramazlık yapacak bir olay yaratıyor ve böylece özgür çocuk ruhlarımızı tatmin ediyorduk.
Erol Anar
“Aşaǧı Mahalle”
© 2020 erol anar
Not: Fotoğraf semboliktir.