Kölelik, tarihsel olarak borç köleliği, uşaklık hizmeti, ve sözleşmeye dayanan zorunlu çalışma biçimlerinde görüldü. Büyük ölçüde Antik Yunan’da, ondan önce de Mısır ve Mezopotamya’da görülmüştür. Köle isyanları ve köleliğe karşı verilen mücadelenin kilometre taşlarıdır aynı zamanda.
İ.Ö. 2670, kimilerine göre ise, 2770 yıllarında Sümer devleti egemenliğindeki Lagos bölgesinde, Urugakina önderliğinde gerçekleşen “Lagaş İhtilali” köleleştirilmeye çalışılan Lagaş halkının isyanıydı. Tarihin en eski devlet geleneğine sahip olan Mezopotamya’da “kısasa kısas” ilkesini savunan Hammurabi yasalarından önce de yasalar vardı. “Lipiştar Yasaları” olarak bilinen bu yasalar, 33’u günümüze ulaşan 282 maddeden oluşuyordu. Kölelik ve mülkiyet ilişkilerini düzenleyen bu yasalar ile borç köleliği kurumsallaşıyordu.
Asur’da ise “kulakların, dudakların veya parmakların kesilmesi, delinmesi, hadımlaştırma, yüzün kaynar katranla tahriş edilmesi” yasalarca belirlenmiş cezalardı. İ. Ö . IX. yüzyılda Asur’da binlerce isyancı korkunç işkencelerle öldürülüyordu. Mısır’da hüküm giymiş kişiler, savaş esirleri, krallığın hoşuna gitmeyen insanlar, kimi zaman bütün akrabalarıyla birlikte altın ve gümüş madenlerine gönderilerek zincire bağlanmış halde zorla çalıştırılıyorlardı.
Sparta’da “Apella” adı verilen meclislerin üyesi Ephorlar, her yıl köle Helotlar’a savaş ilan ediyorlardı. Sparta’da devlete bağlı Krypitia (gizli örgüt), Helotları acımasızca öldürüyordu. İ.Ö. 464 yılında Helot isyanlarının en büyüğü gerçekleşiyor ve Sparta yönetimi azat edilme vaadiyle 2 bin Helot’u katlediyordu.
Yunan kabile toplumunda ise ensest ilişki ve büyücülük iki ana suç olarak görülüyordu. Kendi klanından birisini öldüren kişi topluluğun dışına sürülüyordu. Daha sonraları çıkarılan bir yasayla bütün adam öldürme eylemleri aforozla sonuçlanıyordu. İ.Ö. II. yüzyılın sonunda on binlerce köle madenlerde çalıştırılıyordu. Bu yüzyıl sonunda Peleponnes savaşı sırasında 20 bin Attikalı köle kaçarak Sparta’ya sığınıyordu. Antik Yunan’da demokrasi yönünde önemli adımlar atılıyordu. İ.Ö. 594 yılında Atina’da “arabulucu” olarak atanan Solon, Atina demokrasisinin temelini oluşturan yasalar çıkarıyor ve böylece tüm yurttaşlar davalarını konsey önüne getirebilme, yargı sürecine müdahale edebilme hakkına kavuşuyordu.
Roma’da ise, yaşama organı senatörlerin elindeydi. Tapınak muhipliklerini de ellerinde bulunduran “Patricia” adlı zümre ile ezilen “plebler” arasında yoğun sınıfsal çelişkiler yaşanıyordu. İ.Ö. 329’da borç köleliğini lağveden yasa çıkarılıyordu. İ.Ö. 104 yılında ise Sicilya’da patlak veren köle isyanını tam yedi yılda bastırabilen Roman devleti, 20 binden fazla köleyi çarmıha gererek öldürüyordu. Ve tarihin en şanlı köle isyanı… İ.Ö. 71 yılında gerçekleşen Spartaküs ayaklanması zorlukla bastırılıyor ve 6 binden fazla köle öldürülüyordu. İ.Ö. 43 yılında Roma nüfusunun yüzde 40’ini köleler oluşturuyordu.
Tarihin en uzun süren köle isyanı XVII. yüzyılda Brezilya’da yaşanıyor, plantasyonlarda çalışan Afrika kökenli işçiler Los Palmeres’te kendi devletlerini kuruyor ve bu devlet 1693 yılında Portekiz orduları tarafından ortadan kaldırılıyordu.
1510’lardan başlayarak, XİX. yüzyıl ortalarına kadar milyonlarca Afrikalı, Amerika kıtasına getirilerek köle olarak çalıştırılıyordu. Fransız devriminin gecikmesiz ve dolaysız etkisi, Haiti’de görülüyor ve ilk özgür köle olan Toussaint Louvertüre’nin önderliğinde ayaklanan kölelerin mücadelesi sonucunda, Konvansiyon 1794’te adadaki bütün kölelerin özgür olduğunu ilan ederek, Louvertüre’a general rütbesi verildiğini açıklıyordu.
İngiltere’de ise, bir köle 15 gün süreyle ortadan kaybolursa, yaşam boyu köleliğe mahkûm ediliyor ve sırtına S (Slave=köle) damgası vuruluyordu. Üç kez kaçan köle ise idamla cezalandırılıyordu.
Önce İngiltere’de daha sonra 1650’lerde Amerika’da kurulan Dostlar Derneği kitlesel bir desteği yakalayarak, 1770 yılında aldığı bir kararla müminlere köleliği yasaklıyordu. 1780’de ise Dostlar hareketinin en yoğun olduğu Pennsylvania, köleleri özgürleştiren bir yasa çıkartan ilk koloni oluyordu. XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarında kurulan dernekler köleliğe karşı aktif bir mücadele yürütüyorlardı. İngiltere ve ABD’de 1807-1808 yıllarında köle ticareti yasaklanıyordu. ABD’de kurulan Kölelikle Mücadele Derneği üye sayısını 1840 yılında 200 bine çıkarırken, 2 bin şubeye ulaşıyordu. 1870 yılında ise dernek kapatılıyordu.
Fransa, Batı Hint adalarında köleliği 1848 yılında kaldırıyor; bunu Portekiz, Hollanda ve İspanya izliyordu. Amerikan İç Savaşı (1861-1865) köleliğin kaldırılması yönünde XIX. yüzyılın en büyük adımıdır. ABD Anayasası’nın 13. maddesi ek maddesi 1865’te köleliğe son veriyordu.
Köleliğe karşı yüzyıllar boyunca verilen mücadele sonucunda XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın ilk yarısında köleliğin evrensel düzeyde yasaklanmasını öngören belgeler imzalanıyordu. Devletleri köle ticaretini yasaklamaya çağıran 1814 ve 1815 tarihli Paris Anlaşmaları, 1815 Viyana Kongresi, 1822 Verona Bildirgesi, bu alanda ulusal üstü güvenceleri öngören ilk belgelerdir. Daha sonra 1841 Londra ve 1862 Washington Anlaşması, 1855 Berlin Konferansı, 1890 Brüksel Konferansı belgeleri köleliğin kaldırılmasını amaçlıyordu. 1922’de kurulan Kölelik Geçici Komisyonu’nun uluslararası sözleşme ve köleliğin kaldırılması yolundaki çalışmaları sonucunda, 1926’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Köleliğe Karşı Uluslararası Sözleşme” kabul edilerek imzalanıyordu. 7 Aralık 1953 tarihinde “1926 Köleliğe Karşı Sözleşmeyi Değiştiren Protokol” yürürlüğe giriyordu. 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 8. maddesi ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4. maddeleri de köleliği kesin olarak yasaklıyordu.
Erol Anar
İnsan Hakları Tarihi, İkinci Baskı: Chiviyazıları Yayınevi, Ağustos 2000, 368 sayfa.