Adak

Adak

Havza – Samsun

1970’li yılların sonu Havza’da. Benzinin ve bazı yiyecek maddelerinin, tüpgazın karaborsa olduğu yıllar bunlar. Her yerde kuyruklar vardı hatırlıyorum. Yağdan, mazota her şey kıttı. Hatta sigara bile bir dönem kıttı, özellikle herkes Dörtyol’da sarı filtreli Samsun peşine düşmüştü. Çünkü beyaz filtreli kalitesiz Samsun sürmüşlerdi piyasaya o aralar ve kimsenin hoşuna gitmemişti bu. Sarı Filtreli Samsun değerli idi ve az bulunuyordu.

Kamyoncu İsmet amca, Hacıdede köyünden bir muhacir idi. Orta boylu, kara bıyıklı, ve hep sekiz köşe şapka takan bir adamcağızdı.  Bizim mahallede oturan Hacıdedeli Ayla ve kız kardeşlerinin de köylüsüydü.

İsmet amca, çocukluğundan beri kamyon şoförü olma hayalleri kurmuş ve sonunda bu hayalleri gerçekleşmişti. Kendine ait kırmızı bir mazot tankeri sürüyordu. Ancak yüküyle Havza’ya gelir gelmez benzin ve mazot kıtlığı olduğu için mazotu boşalttığı gibi bitiyor, satılıyordu.

Kamyonuna sanki bir insanmış, canlıymış gibi bakardı. Köye bile gitmiyordu kışları, köy yolu çetin ve ağzına kadar  kar doluydu. Ismet amca o yüzden kamyonuna bir şey olur korkusuyla,  bizim Aşağı Mahalle’den Almanca öğretmeni Mustafa beylerin bir odasını kiralamış orada kalıyordu kışları.

Bilenler bilir, o zamanlar çok kar yağardı Havza’ya. Bazen bir iki metrelik kar olurdu neredeyse. Belediyenin araçları çalışarak yolları açmaya çalışırlar, tuz dökerlerdi kamyonlarla yollara, hiç değilse ana yollara.

İşte bu tankeriyle İsmet amca, mahallenin ırmağa yakın bölümünde sote bir yere yanaşır ve ahbap çavuş ilişkisi içinde eşlere, dostlara, tanıdık tanımadık herkese bidonlarla mazot satardı. Özellikle de Havza’nın pazarının olduğu Salı günleri köylüler ellerinde bidonlarla onu bulur ve mazot alarak köye götürürlerdi.

O dönemlerde insanlar için paradan daha önemli değerler vardı. İnsanlar birbirleri için düşünmeden özveride bulunurlardı. Dayanışma içindeydiler.

Bir gün Hacıdede köyü ve yanındaki köyden bazı insanlar Hacı Bektaş Veli Türbesi’ni ziyaret etmek isterler. Bir kamyon vardır onları götürecek, ama gel gör ki şoför hastalanmış, grip olmuştur.

Bu işi İsmet amca ile çözmeye karar verirler. Hacıbektaş Türbesi’ne gitmek köylüler için hacı olmuş kadar önemliydi. Bu işe çok önem verirlerdi. İsmet amca bunu bilirdi zaten.

O kamyonu sürebilirdi çünkü. Ona teklif ederler:

“Adak adanmış, gidilmesi gerekiyor.” derler. İsmet amcayı bizim mahalledeki evinde ziyaret eden bazı köylüler.

O da kabul eder ve böylece köyden traktörlerle gelirler, Türbe’ye gidecek olanlar. Kamyon Havza’dadır. Kamyoncular çok para istediklerinden, köylüleri olan tanıdık bu kamyoncuyu bulmuşlardı. O da hastalanınca İsmet amcayı düşünmüşlerdi. Para bile istememişti, hayrına götürüp getirecekti köylülerini adamcağız.

İsmet amca o gün, bir bakar kamyonun arkası Hacıdede köyünün köylüleriyle dolmuş. Kadınlı erkekli hatta çocuklu, 50-60 kişi var kamyonun büyük kasasında. Dörtyoldan geçmek zorundadır kamyon. Asıl tehlike oradadır, çünkü polis noktası vardı Dörtyol’da.

“Böyle olmaz,” der İsmet amca kara bıyıklarını sıvazlayarak, “Polis bize ceza yazar. Ayakta kimse gitmeyecek bir kez, yere oturun hepiniz, kamyonun arkasında, kimse görünmesin dışarıya.”

“Polis bizi eğer yakalarsa bu şekilde, Hacı Bektaş Türbesi’ne gidiyoruz demeyeceksiniz.” der İsmet amca, “Köye gidiyoruz diyeceksiniz.” diye köylüleri iyice tembihler.

“Dörtyol’dan sonra Allah kerim.” der, İsmet Amca.

Böylece köylüler türkü söyleye söyleye, eğlenerek, kimi zaman da uyuyarak kamyonun kasasında yolculuğu tamamlarlar.

Bazen yanık bir Alevi türküsü yükseliyordu bağlama ezgileri eşliğinde kamyonun arkasından ve İsmet amca arabayı sürerken duygulanıyor, hüzünleniyordu.

“Erzincan Erzincan yaram derin Erzincan

Son bir defa göreydim sen ol derdime derman.

Erenlerin diyarı var olasın Erzincan.”

Ama korkulan olmaz, kazasız belasız köylülerini Hacıbektaş Türbesine’e götürür ve adaklar yapıldıktan sonra da aynı şekilde Havza’ya geri getirir İsmet amca. Yorulmuştur ama yine de köylülerinin isteğini yerine getirmiş olmaktan dolayı mutludur.

Yıllar sonra İsmet amca ortadan kayboldu. Onunla aynı köyden olan Ayla’ya sorduğumda, yüzünü ekşiterek,

“Ya hiç sorma, adamcağız  elim bir kaza sonucu önce kötürüm kaldı. Birkaç yıl sonra da vefat  etti öyle.” demişti.

Kimler geldi kimler geçti Aşağı Mahalle’den… Havza’dan…

Erol Anar

“Aşaǧı Mahalle” başlıklı henüz yayınlamayan kitabımdan…
© 2017 erol anar
Not: Fotoǧraf semboliktir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!