“Bu amaç da, kişi hâlâ bilinçli iken zihninin ölümsüz bir robot bedenine aktarılması olacak. Beynin tamamını tersine mühendislik ile oluşturabilirsek transistörlerden oluşan bir kopyası aracılığıyla düşünce işlemlerini tekrar edemememiz için bir neden yok. Bu şekilde sonsuza kadar yaşamak için ölmeniz gerekmez.”
Ray Kurzweil, Amerikalı bir fütürist. En büyük arzusu ölümsüz olmak ve babasını mezardan çıkarıp ona hayat vermek. Bu yönde araştırmaları var. Ünlü teorik fizikçi Michio Kaku bunun fizik bilimi açısından mümkün olduğunu söylüyor. Ama biraz daha teknolojinin gelişmesi gerek. İnsan beyni eğer bir robot vücuda nakledilirse, insanın bilinci aynı mı olacaktır? Aslında esas olan beyindir, çünkü bilinç beyinden kaynaklanır. Eğer beyin ve bilinç nakli başarılırsa insan -bu bir insan mı olacaktır tartışılır- ölümsüzlüğe kavuşabilir. Elbette bir yabancılaşma yaşanacaktır kaçınılmaz olarak. Ama insan bilinci nakledilebilirse, zamanla bu yabancılaşmanın dozu artabilir ve insan tamamen başka bir şeye dönüşebilir: Bir makineye. Ama burada da insanın makineye dönüşmesi ve insani özelliklerini yitirmesi tehlikesi vardır.
Bu fizik bilimi açısından mümkün. Michio Kaku, “Zihnin Geleceği” adlı kitabında bu konuda şöyle diyor:
“Ancak ölmeyi beklemeden ölümsüzlüğe ulaşmanın bir yolu daha olabilir. Bu fikir, Carnegie Mellon Üniversitesindeki Yapay Zekâ Laboratuarı’nın eski başkanı Dr. Hans Moravec tarafından ortaya atıldı. Onunla yaptığım röportaj sırasında bana, uzak gelecekte belirli bir amaç uğruna beynin tersine mühendisliğinin gerçekleştirilebileceğini öngördüğünü söyledi.
Bu amaç da, kişi hâlâ bilinçli iken zihninin ölümsüz bir robot bedenine aktarılması olacak. Beynin tamamını tersine mühendislik ile oluşturabilirsek transistörlerden oluşan bir kopyası aracılığıyla düşünce işlemlerini tekrar edemememiz için bir neden yok. Bu şekilde sonsuza kadar yaşamak için ölmeniz gerekmez.
Bütün bu işlemler sırasında bilinciniz yerinde olabilir. Dr. Moravec bana bu işlemlerin adım adım yapılması gerektiğini söyledi. Öncelikle, beyni olmayan bir robotun yanında bir sedyede yatacaksınız. Daha sonra, bir robot cerrah beyninizden birkaç nöron ayıklayacak ve yanınızdaki robotun içindeki transistörler bu nöronları kopyalayacak. Kablolar, beyninizi robotun boş kafatasındaki bu transistörlere bağlayacak. Nöronlar çıkarıldıkça yerlerini bu transistor devreler alacak. Beyniniz, kablolar aracılığıyla bu transistörlere bağlı olduğu için, bu sırada normal bir şekilde çalışacak ve siz de bilincinizi yitirmeyeceksiniz. Bu sırada, süper cerrah her seferinde beyninizden daha fazla nöron çıkartacak ve bunlar robotun içerisindeki transistörlerde kopyalanacaklar.
Operasyon yarılanırken kafatasınızın yarısı boşalmış olacak,, diğer yarısı da kablolar aracılığıyla robotun içerisindeki transistörler yığınına bağlı olacak. En sonunda, beyninizdeki tüm nöronlar yerlerinden alınacak ve yanınızda sizin beyninizin tam bir kopyasına sahip bir robot beyin ile kalacaksınız. Bu işlemin sonunda sedyeden kalktığınız zaman, bedeninizin mükemmel bir forma sahip olduğunu göreceksiniz. Hayallerinizin ötesinde bir güzelliğiniz ya da yakışıklılığınız ve insanüstü güçleriniz olacak. Ölümsüzlüğünüz de çabası! Arkanızı döndüğünüzde, akılsız ve yaşlanan bir kabuk olan ölümlü orijinal bedeninizi göreceksiniz. Bu teknoloji, henüz zamanımızın çok ilerisinde.” [1]
Peki böyle bir operasyonun sonucunda ortaya çıkacak insan olabilir mi? İnsan belleğini taşıyan bir makine mi, yoksa makine olarak işlevsellik yürüten bir insan mı? Ya da ortada gerçekte bir insan kalmış mıdır?
Bir insanın anılarına, düşüncelerine, beynindeki her bilgiye sahip olsa da, bunun bir insan olacağı söylenebilir mi?
Peki insan vücuttan mı, yoksa beyinden mi ibarettir? Ya da bu ikisinin toplamı mıdır? Eğer fiziki varlığı, bir makinenin içine konulsa dahi, esas olan onu algılayan beyin midir, yoksa vücut da en az beyin kadar önemli midir? Örneğin dokunma hissi nasıl olacaktır, seks yapma, haz alabilme, tüyleri diken diken olabilme duygusu ve birçok başka duygular? Yoksa bunları farklı bir şekilde de olsa beyni aracılığıyla algılamaya devam mı edecek?
Ama oradan kalkıp da makinenin içinde olan beynimiz ve bilincimizle terk ettiğimiz vücudumuza baktığımızda ne hissedeceğiz? Ben kimim, beynimin ve bilincimin bir makinenin içinde olduğu bir insan mı, yoksa beynim ve bilincim benim olsa da artık ben olmayan bir makine mi? Benlik kavramı ve algısı tamamıyla değişecektir.
Görüldüğü gibi çözüm kolay değil. Ama bence şunu söyleyebilirim ki, ortaya çıkan ne olursa olsun, derin bir yabancılaşmaya uğrayacağı ve insandan farklı olacağı açık. Bu beyin artık kendisini bir insan beyni olarak değil de, bir makine belleği olarak algılayabilir bir zaman sonra. Bu da insanın makineleşmesinin yeni bir boyutu olacaktır. Daha sonra insan tamamen ortadan kalkacak ve ortada insan bilincine sahip ölümsüz makineler kalacaktır.
Erol Anar
[1] Michio Kaku: “Zihnin Geleceği”, Odtü Yayıncılık, Ankara, 2. Basım Aralık 2015, sayfa 328-329.