Dünyada bir de eşitsizler arası eşitsizlikler vardır. Örneğin sınıfsal açıdan ele alırsak, ABD’de işçi sınıfına mensup her Amerikalının aynı derece de sömürülüp, aynı derecede baskı gördüğünü söyleyemeyiz. Beyaz bir Amerikalı çoğunlukla, Afro-Amerikalı’dan daha iyi ücret almakta, daha az baskıya uğramakta, polis tarafından çok daha az öldürülmektedir. Sırf derisinin rengi bile, sınıfının rengini unutturmaktadır. Yani aynı fabrikada çalışan ikisi de işçi sınıfına mensup beyaz Amerikalı ile, Afro-Amerikalı arasında her açıdan eşitsizlik vardır. Dolayısıyla salt sınıfsal eşitsizlik üzerine yapılan açıklama bu örnekte yerine oturmamaktadır. Bu kategoriyi belireleyen başka etkenler de vardır ekonominin ve sınıfların yanısıra. Gerçek şudur: ABD’de Afro-Amerikalı işçi, beyaz Amerikalı işçiden on kat daha fazla aşağılanmakta -hatta çoğunlukla beyaz işçi ve köylüler (rednecks) tarafından- her an polis tarafından öldürülme korkusu yaşamaktadır.
Bu nedenle özellikle ABD’deki Afro-Amerikalı entelektüeller, örneğin Chomsky gibi “beyaz” entelektüellerin bu ayrım noktasına ve on kat daha fazla ezilme gerçeğine duyarlı olmadıkları, bu konuyu pas geçerek, sorunu genelleştirdikleri eleştirisi yapıyorlar. Eleştirinin özü, beyaz entelektüellerin tüm tezlerini “beyaz insana” göre şekillendirdikleri eleştirisidir. Ki bu da kuşkusuz gerçekliğe bakınca doğru bir eleştiridir. Her şeyi tek nedene indirerek ve determinist bir yaklaşımla sorunu çözemiyorsunuz. İşçi sınıfı denildiğinde, örneğin ABD’de işçi sınıfı tek bir kütle değildir, içinde birçok farklılıklar ve eşitsizlikler barındırır. Afro-Amerikan bir işçi ile beyaz bir işçi aynı statüde değildir de facto olarak.
Öyleyse, kitaplardaki tezler gerçekliğe uymayabiliyor. Sosyolojik açıdan yapılan araştırmalar da, bu gerçeğe vurgu yapmaktadır. Aşağıdaki kitapta da, ABD’nin önde gelen Afro Amerikalı etnograflarından Elijah Anderson, “getto kültürü”nü sorguluyor.
Erol Anar
İkonik Getto
“2012 yılında Elijah Anderson birçok Amerikalının gettoyu ” siyahların yaşadığı” yerle özdeşleştirdiğini ileri süren İkonik Getto’yu yazmıştır. Aynı Amerikalıların gözünde gettonun şehrin şiddetin hakim olduğu kanunsuz, yoksul, uyuşturucu dolu, kaotik bölgesini simgelediğini söylemiştir.
Bu nedenle “siyah insanları” düşünürken, önyargı ve ayrımcılığı hak eden ahlaksız, uyuşturucu bağımlısı ve suça eğilimli “kabadayılar” gözlerinin önünde canlanır. Anderson, “üst-orta sınıftan beyaz tatilcilerle dolu güzel Cape Cod kentinde” tatildeyken tanık olduğu bir ırkçılık örneğini sunar.
Kentte gezintiye çıktığında orta yaşlı bir beyaz adam arabasıyla yolu kapatıp Anderson’a “Evine dön!” diye bağırmıştır. Buna şaşıran Anderson daha sonra damın neyi kastettiğini sorgulamış ve bunun “gettoya dön” emri olduğunu fark etmiştir. Getto kurumu kalıcıdır ve birçok kişiyi siyahların yerinin çoğu zaman orta sınıf toplum değil, getto olduğunu düşünmeye sevk eder.
İkonik Statü
Amerika’daki birçok siyah gettodan gelmez ve yasal olarak beyazlarla aynı eğitim ve iş fırsatlarına sahiptir. Fakat “getto” ikonik statüye ulaştığından bir zihniyet şeklinde işler ve her sınıftan siyahın başka herhangi bir şey yapmadan önce gettodan gelmediğini ispatlaması gerekir.
Sosyoloji Kitabı, Alfa Yayınları, s. 82-83.