Anarşizm denildiğinde halkın zihninde yüzlerce yıldır yapılan manipülasyon nedeniyle “kana susamış, terörist, bombacı” bir prototip canlanır. Devletlerin manipülasyonu sonucu halkın büyük bölümünün zihninde böyle canlanır anarşist. 19 yüzyıl sonlarında bazı anarşistler böyle bir suikastçı yöntemi kullandılar. Ama bu yöntem bence yanlıştı ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra terk edildi.
Month: November 2019
Boş ve Büyük Konuşmak Üzerine
Asla yapmam dediğimiz şeyleri yaparken, bunun ne kadar doğal olduğunu da ister istemez içselleştiriyoruz. İşte hayattan öğrendiğim, en azından öğrenmeye çalıştığım en önemli derslerden birisi bu: Gereksiz yere , laf olsun diye konuşma ve büyük laflar etme. Laf edeceksen de bir yanılma payı bırak her zaman. Asla yapmam yerine, yapmak istemiyorum diyebiliriz örneğin. İkisi birbirinden çok farklıdır.
İyiliği Unutmayan Ölü – (Çin Öyküleri)
Bir zamanlar Ts’ui adında bir adam vardı, bu, günün birinde işlediği bir suçtan dolayı Kuang-tung’a sürülmüştü. Giderken, başlarına bir yıkım gelir korkusuyla, karılarını yanında götürmekten korkmuştu; bunun için onları evde bıraktı, yalnız başına yola koyuldu. Fakat Kuang-tung’daki asker kampına vardığı zaman, yalnızlığını duyumsadı; üzüldü.
Genç Baba, Yaşlı Oğul – (Çin Öyküleri)
Orta Çin eyaletlerinden “Yangdschou”lu Ch’en, katır tüccarıydı. Elli yaşlarına girdiği zaman hastalandı, yatağa düştü. Bu sırada bir gün ona genç bir atlı geldi. Adam onu boğazından öyle bir yakaladı ki, yaşlı adamın aklı başından gitti. Adam onu atından aldı, hızla oradan ayrıldılar. Ch’en “İmdat!” diye bağırdı, ama yardımına kimse gelmedi. Kentin büyük kapısı önüne vardıkları zaman delikanlı yaşlı adamı yere attı ve “Sen hızla git. Ben atla gideceğim, seni bekleyeceğim” dedi.
Paul Cézanne Mektuplarından Kesitler
Charles Camion bana talihsiz Emile Bemard’ın yaptığı bir figürün fotoğrafını gösterdi; ikimiz de aynı noktada birleşiyoruz, Bemard müzelerin belleğiyle tıkanan, doğaya yeterince bakmayan bir entelektüel, oysa en önemlisi kendini okuldan ve tüm ekollerden bağımsız kılabilmektir. Dolayısıyla Pissarro, biraz ileri gitmiş olsa da, sanatın tüm mezarlıklarının yakılması gerektiğini söylerken doğru söylüyordu.”
Evrene Dair Bir Ölüm Şarkısı Yükseliyor Dudaklarımdan… – Albert Caraco
Zamanın sonundayız ve bu nedenle her şey çözülüyor, geleceğimiz kargaşayı çoğaltarak başlıyor; Tarih’ten aldığımız ders, değişimin bir bedeli olduğudur, olabiİecek en yüksek bedel ise başkalaşımın bedelidir; oysa, başkalaşım geçiriyoruz, hem de kendimize rağmen, ne olacağımızı da bilmiyoruz, bizi tanımlamaya yarayan sözcükler yarı yolda bırakıyor.
İstemeden Varım, İstemeden Öleceğim… – Fernando Pessoa
İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum, birer hiç olan şeylerin ortasındaki soyut ve tensel noktayım – ki o şeylerin bir adım ötesinde değilim ben de. Bulutlar… Hissettiğimde nasıl bir sıkıntı, düşündüğümde nasıl bir rahatsızlık, istediğimde nasıl bir yararsızlık!
Sekterleşmiş Sağcı da Solcu da Gericidir – Paulo Freire
Sekterlik hangi siyasi kampta olursa olsun, insanlığın kurtuluşu önündeki bir engeldir. Sağcı versiyon ne yazık ki her zaman doğal karşıtına, yani devrimcinin radikalleşmesine yol açmaz. Devrimcilerin sağın sekterliğine karşılık verirken sekterliğe düşerek gericileşmesi hiç de ender değildir. Bununla birlikte bu olasılık, radikalin, seçkinlerin uslu bir piyonu haline gelmesine yol açmamalıdır.
Lenin’in Yakın Görüntüsü – Angelica Balabanov
Bolşevik hükümetlerce özgürlükler ihlal ederek Rus halkının masum olduğuna inandığı insanlar ve bağımsız düşünürler hapishanelere doldurulurken, Çarlık rejimi altında bağımsızlıklarına getirilen sınırlamalara karşı ödünsüz mücadele edenlerin tepkisiz kalması karşısında, hiçbir şeyin değişmediğine, her şeyin eskisi gibi kaldığına ve hatta daha da kötüye gittiğine dair düşünceler oluştu (bu, daha sonra kesin bir gerçek olacaktı).
Charles Bukowski: “Ya Bir Kalıp Bulurdun Kendine, Ya da Açlıktan Ölürdün”
Herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı. Doktor, avukat, asker – ne olduğu mühim değildi. Kalıbını bulduktan sonra ileri doğru gitmeye çalışıyordun. Sussex de herhangi biri kadar çaresizdi. Ya bir kalıp bulurdun kendine, ya da açlıktan ölürdün.