Olay, Olgu, Kavram ve Korelasyon Üzerine Birkaç Not

Olay, Olgu, Kavram ve Korelasyon Üzerine Birkaç Not

 

Yine olgu, olay ve kavram arasında diyalektik bir ilişki kurabilmek için de çeşitli okumak ve okuduklarını içselleştirmek gerekiyor. Sadece olaylar üzerinden değerlendirme yaparsanız yazı, tek boyutlu kalacak ve nedensel zincirleri açıklamaktan da uzak olacaktır.

Bazı yazılarımı hemen yayınlamaya, yazının yeterince yayınlanmaya hazır olmadığı gerekçesiyle cesaret edemedim. Çünkü bir şeyler eksikti yazıda, ama bunların neler olduğunu bilmiyordum. Diğer yandan her yazı “mükemmel” olduğu düşünülse bile eksik kalacaktır. Bu hayatın paradoksudur. Ama bir yazımı yayınlamam için en azından bana göre, bitmiş olması gerekiyor. Bazı yazılarım için daha çabuk bitti diyor ve yayınlıyorum. Ama bazı yazılarım için aynı şey söz konusu değil. Yazı bitmemiş bunu hissediyorum. Ve tekrar okumaya, araştırmaya, yavaş yavaş yazmaya çıkarmaya, eklemeye devam ediyorum. Elimde 3-4 ay dönüp duran topu topu 5-10 sayfa civarında yazılar var. Eskiden hemen yayınlamayı tercih ederdim yazılarımı heyecanla şimdi öyle değil. Son yıllarda demlendirmeyi tercih ediyorum. Kavramsallaştırma için kavramlar, olgular arasında korelasyon yapmak gerekliliğini de öğrendim. Böyle yaptığınızda daha derin düşünebilmenin ve diyalektik bağlantılar kurabilmenin, bilimsel ve nesnel olan gerçekliğe de daha fazla yaklaşabilmemin önü açılıyor.

İşte tam da bugünlerde okuduğum bilim insanı düşünür Abraham Moles’in olguları, kavramları epistomolojik olarak tanımlamaya ve yerli yerine oturtmaya çalıştığı, bunun yöntemlerini araştırdığı “Belirsizin Bilimleri İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji” başlıklı kitabında aşağıdaki paragraf dikkatimi çekti.”

“Gözlenebilir bir sonuca (olgu) yol açan ‘mümkün neden’ düşüncesi, A-B şeklindeki nedensel zincirin temel öğesidir; nedenselliğin A’dan B’ye (veya B’den A’ya ?) doğru gittiği fikrini içerir. Bu düşünce, matematiksel olarak korelasyon kavramında ve eğer neden ve sonucun birer nicel değişken olarak ölçülmesi veya değerlendirilmesi yapılabilirse bir “korelasyon diagramı”nda somutlaşır. Eğer değişkenler kötü bir şekilde tanımlanmışsa, bu bile zaten, korelasyonun zayıf olması için yeterli bir nedendir. Fakat bu durum bile, hiç yoktan daha iyidir. Özetle, kesinlik, ölçme veya kavramsallaştırma kapasitemiz yetersiz olduğunda, bir bilinç tembelliği içinde bu olgulara sırt çevirmek yerine, Henri Michaux’nun bir epistemoloğun öğüdünü kabul edelim; ‘Asla umutsuzluğa düşmeyin, daha fazla demlendirin.” (Abraham Moles: Belirsizin Bilimleri İnsan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji” YKY Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, sayfa 21-22.)

Düşünceleri ve yazıları tıpkı bir çay gibi demlendirmek için sabır gerekiyor. Çünkü bir yazıya başladığımızda tamamen belirsiz ve yabancı bir alana girmiş oluyoruz. Bomboş bir beyaz çöle girmek gibi bir şey bu. Bu alanı yazı ilerledikçe, okudukça, araştırdıkça tanımaya başlıyoruz yavaş yavaş. Olgu ve kavramlarla olan ilişkimiz de buna benziyor. Sabır da öğrenilen bir şey. En azından ben yazınsal anlamda öğrendim sabırlı olmayı ve bazı yazılarımı demlendirmeyi. Şu an elimde aylardır demlendirdiğim ve zaman zaman üzerinde tekrar tekrar uğraştığım yazılarım var. Ama bu da insana farklı yollar olduğunu öğretiyor. Sorun A’dan B’ye giderken bunu en iyi şekilde nasıl yapabileceğiniz. Ve A’dan B’ye gitmenin birden fazla yolu var. İşte bilim de burada devreye giriyor ve olasılıkları sizin için -bilimsel düşünebildiğiniz oranda- azaltıyor ve böylece yolunuz daha aydınlık oluyor. Bu noktada bazı kavramlar açısından bilim ile felsefe arasında da bir korelasyon kurmak gerekebiliyor.

Değişkenleri iyi tanımlayabilmek için de hemen hemen hiç durmadan okuyorum. Bunu en iyi şekilde yapabilmek için okumak vazgeçilmez bir yöntemdir. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, sanat, sanat, antropoloji vs… çeşitli alanlarda okumak gerekiyor. Kavramsallaştırma kapasitesi ancak okuyarak oluşuyor. Yazmak aslında en iyi öğrenme yöntemlerinden birisidir. Ben yazarak öğreniyorum. Yine olgu, olay ve kavram arasında diyalektik bir ilişki kurabilmek için de çeşitli okumak ve okuduklarını içselleştirmek gerekiyor. Sadece olaylar üzerinden değerlendirme yaparsanız yazı, tek boyutlu kalacak ve nedensel zincirleri açıklamaktan da uzak olacaktır.

Sonuç olarak her şeyin demlenmişi, zamanı gelmişi, olgunlaşmışı iyidir bence. Öğrenmek sonsuz bir süreçse, ve sonsuz bir ömrümüz yoksa, en azından bir süre düşüncelerimizi demlenmeye bırakmak en iyisidir.

 

Erol Anar

Eylül 2018

Paraná

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!