Ne yazık ki başkalarının isteklerinin hamalı oldun sen, kendi isteklerini ise içine gömdün. Sana kariyer, para ve iktidar kapılarını gösterdiler. Bu yoldan yürümen gerektiğini söylediler. Ve sen de onlara itaat ettin. Ama o kapılardan girerken kendi gerçek özünü kapıda bırakacağını söylememişlerdi sana. Girdiğin kapıların içinde, bütün bunların boş olduğunu anladın sonunda
Tag: Erol Anar
Boş Laflar, Boş Sohbetler, Boş İnsanlar ve Boş Hayatlar
Benim gerçekte ne olduğumun bir önemi yok, sanal dünyada istediğim gibi görünebilirim. İşte çağın gerçeği budur. Birey artık kendisi olma derdinde değildir. Birey artık nasıl görüldüğünün derdindedir o. İçinde ne olduğunun önemi yok bu çağda, dışında ne olduğunun, nerede olduğunun, ne yaptığının görülüp görülmediğinin önemli vardır birey için. Kaç kişinin ondan hoşlandığı değil de, sosyal medyadaki paylaşımından kaç kişinin hoşlandığıdır önemli olan artık birey için.
İnsan İlişkileri Yoruyor Postmodern Çağda
Oysa ikili ilişkilerimiz, birbirinden yararlanmak üzerine, diğerini kullanmak üzerine kurulursa uzun soluklu olamaz. Çünkü bu niyetimiz sonunda ortaya çıkar. Birisinin arkadaşımız olduğunu düşünüyoruz ama sadece ihtiyaç duyduğumuzda arıyoruz, kendimizin ihtiyacı olduğunda. O konuşmak istediğinde ise zaman yaratamıyoruz bir türlü buna. Konuşmamız, sohbetimiz ise sadece kendi içimizi dökme oluyor, karşı tarafın ne yaşadığı, ne düşündüğü neler yaptığı hiç önemli olmuyor.
Yanılsamalarımız
Toplumsal yaşam içinde ikili ilişkilerimizde sürekli olarak birbirimizi yıpratmaya, birbirmizin gözlerini oyma çalışırız bir biçimde. Bir yarış vardır. Bu yarışın içine sistem bizi koymuştur. Diğer herkes rakibimizdir sisteme göre, öyle olmalıdır. Diğerlerinin gözünü oyarak kendi çıkarlarımızı garanti etmemiz gerekir, işte sistem bize bunu söyler. Ve der ki, ‘böyle yapmazsanız çöplüğe gider, kaybedenlerden olursunuz.’ Birbirlerinin gözlerini oyarken insanlar, bunu bir de diğerine hisettirmeden yapmaya çalışırlar.
Yabancılaşma ve İçerideki Yitik İnsan Üzerine
Kendini nerede bulur insan? İçeride mi dışarıda mı? Kendi iç dünyasında mı, yoksa dış dünyada mı? Peki bir insan kendisiyle çıplak ve öz kendisiyle ilk karşılaştığında ne olur? Böyle bir karşılaşma paha biçilm
Kuzey Amerikan Edebiyatı Üzerine (1)
Mark Twain, Truman Capote, F. Scott Fitzgerald, O’Henry, Suzanne Collins, Henry Miller, William Faulkner, Henry James, Slyvia Plath, Walt Whitman, Alice Walker, Toni Morison, Henry David Thoreau, Ernst Hemingway, Margaret Fuller, Sherwood Anderson, Emily Dickinson, Sylvia Plath, John Steinbeck, Jack London, Harold Robbins, J.D. Salinger, Edgar Allan Poe, Margaret Mitchell, Herman Melville, Jack Kerouac, Chuck Palahniuk, Allen Ginsberg, Kurt Vonnegut, Ray Bradbury, William S. Burroughs, ve daha birçok büyük yazar vardır.
Kediyi Duvara Sıkıştırmayacaksın
Bir gün Balo abinin lastikçi dükkânına gitmiştik birkaç arkadaş. Balo abi yoktu, çırağı
Salim vardı dükkânda. Tembel tembel oturuyordu, iş yoktu o gün.
Salim 12 yaşlarında, esmer, ince ve zayıf bir çocuktu, bizden 3-4 yaş küçüktü. Kısa saçları vardı Salim’in sesi sanki burnundan konuşuyor gibi çıkardı. Bize hep “abi” diye hitap ederdi.
Gerçekte Olduğun Kişi misin, Yoksa Göründüğün Kişi mi?
Çoğunluk hemen bu soruya, elbette gerçekte olduğum kişiyim.” diye yanıt verecektir. Ama şöyle bir düşünürsek, bu yanıt hiç de gerçekçi gelmeyecektir bize. Objektif düşündüğümüzde gerçekte olduğumuz kişiyi olmak için şimdiye dek ne çaba harcadık? Gerçekte olduğun kişiyi olmak, dünyanın en zor işidir. Bunun için günde 24 saat ve hayat boyunca çaba harcamalı, sorgulamalı, yüzleşmeli ve adım atmalıdır insan. O kadar kolay bir süreç değildir bu, bir anda olunacak.
Yaşanmaya Değmeyen Hayatlarımız Var
Aslında bu “kurtarıcılar” kendilerini bile kurtarmaktan acizdir. Hiçbir şey kurtarmadıkları halde sıradan insanın tanrısıdır onlar, sanırsınız ki dünyayı kurtarmışlardır. Sıradan insan ölür onlar için, canını düşünmeden verir. O ne zavallı bir toplumdur ki, kurtarıcılara ihtiyaç duyar? O ne zavallı ve aciz bir toplumdur ki, kendini yönetmekten aciz olduğu için yöneticilere ihtiyaç duyar?
Bozuk Plak Gibidir İnsanların Çoğu
Bu yüzden sorgulamak kelimesi, olumsuz çağrışım yapar bize ve “sakın sorgulama”ya dönüşür. Siyasal ve diğer iktidarlar da bize bunu söylerler, yani sorgulamaktan kaçınmamızın kendi bireysel yararımıza olacağını.