İnkârcı Bir Filozof: Emil Michel Cioran (2)

Aslında insan çoktan fosilleşmiştir, o yaşayan bir ölüdür artık belki de. Belki Michel Foucault’ya “insanın sonunun yakın olduğunu” düşündüren gerçek buydu. Nasıl ki, dünyanın ve evrenin de bir sonu varsa, insanın da bir sonu vardır. Hırsları ve tutkuları onu yok etmiştir çoktan. Kendi kendi yok eden, kendi sonunu hızlandıran, tüketen tek canlıdır insan.

Devamını okuyunuz...

Çağdaş Bir İnkârcı Filozof: Emil Michel Cioran (1)

Emil Michel Cioran tüm kitaplarını okuduğum -bazılarını birkaç kez- sürekli kitaplarını karıştırdığım ve esinlendiğim bir yazardır. Varoluşçu düşünceleri beni etkilemiştir. Kitapları baştan sona bir varoluş sorgusudur. Yıkıcı bir felsefedir onunkisi, yapmak, oluşturmak gibi bir derdi yoktur, bununla hiç ilgilenmez. Harabeler, yıkıntılar arasında felsefe yapar.

Devamını okuyunuz...

Gerçek Tutkusu ve Derin Sular

İşte burada başkalarının benim hakkımdaki düşünceleri önemini yitirdiği için, kendimi kanıtlama eylemine de gerek kalmıyor. Bu noktada kendime daha çok yaklaşabiliyorum. Gerçek ve hakikate de. Bu noktada sular daha da derinleşiyor. Ve suyun altında nefesini tutarak daha fazla kalabiliyor, daha derinlerindeki manzarayı görebiliyorsun.

Devamını okuyunuz...

‘İnsan İnsanın Yorgunudur’

İnsan, insanı yorar, insanın kendisini yormadığı kadar. İnsan, insanı bıktırır, tüketir, sömürür, bitirir. Herkes bir diğerinin kendisini sırtında taşımasını, zayıflıklarını, yetersizliklerini diğer kişinin kapatmasını ister. Bir bakmışsınız izin verirseniz sırtınıza binerler, hiç de inmeyi istemezler siz taşıdıkça. İnsanlara yardım etmek başka, onları kendi ağırlıklarından kurtararak sırtında taşımak başkadır.

Devamını okuyunuz...

Hayat Zayıfları Affetmez

Önceki gün ABD hapishanelerinde nasıl hayatta kalınabileceğine dair bir belgesel izlemiştim. O belgeselde eski bir mahkûm şöyle diyordu: “Dayak yeseniz, karşınızda birçok kişi aynı anda sizi dövmeye çalışsa bile, buna rağmen son ana kadar karşı koymalı, direnmelisiniz. Çünkü bu sizi gelecek saldırılardan koruyacaktır. ‘Bu kişi karşı koyuyor, direniyor.’ diyerek size saldırmaktan kaçınacaklardır.”
Katılıyorum bu kişinin söylediklerine. Okulda öğretmen en zayıf, karşı koymayan, ses çıkarmayan kişiyi daha çok döver.

Devamını okuyunuz...

Yaşanmaya Değmeyen Hayatlarımız Var

Aslında bu “kurtarıcılar” kendilerini bile kurtarmaktan acizdir. Hiçbir şey kurtarmadıkları halde sıradan insanın tanrısıdır onlar, sanırsınız ki dünyayı kurtarmışlardır. Sıradan insan ölür onlar için, canını düşünmeden verir. O ne zavallı bir toplumdur ki, kurtarıcılara ihtiyaç duyar? O ne zavallı ve aciz bir toplumdur ki, kendini yönetmekten aciz olduğu için yöneticilere ihtiyaç duyar?

Devamını okuyunuz...

Huzursuzluğun, Çürümenin ve Kaos’un Kitapları Üzerine

Bu yazıyı burada noktalayıp tadında bitirmek istiyorum. Yoksa çok uzayınca anlamını yitirebilir. Son olarak şunu söyleceğim. Bu üç kitap da bir anda okunup geçilecek kitaplardan değil bence. İnsanı etkileyen, çarpan, değerlerini alt üst kitaplardan. O yüzden farklı zamanlarda okumak, farklı etkiler yapabilir. Ben her açtığımda başka şeyler keşfederim.

Devamını okuyunuz...

Çürüme

Gerçekte toplumun büyük kısmı yaşayan ölüye dönüştürülmüştür sistem tarafından. Zombiler gibi yaşamaktayız, ne yaşadığımızın farkındayız, ne de öldüğümüzün. Bir ceset gibi kokuyoruz ama kendi kokumuza alışmışız onu hissetmiyoruz bu nedenle. İnsan yanlarımız çürümüş: Vicdan, sevgi, hoşgörü … Gerçek hayatı bile bir yana bırakın şöyle bir sosyal medyaya bakarsak, bu linç psikolojisinin ve çürümenin ne kadar yaygın olduğu görülebilir aslında.

Devamını okuyunuz...

Sanal Ölüler Mezarlıǧı

Sanal ilişkiler bizi sarmalıyor. Ancak sosyal medyada arkadaş listemizde olan insanların çoğu ile belki de hiç konuşmamışız, bir diyaloğumuz yok. Böylece sanal mezarlıklar taşıyoruz bir de sanal ilişkilerimizde. İnsanların çoğu birbirlerinin arkadaş listesinde olmasına karşın, birbirlerini ne takip ediyor ne de ilgileniyorlar. Bunların bazıları gerçek hayattan tanışmalarına karşın, bir diyalogları kalmamış; tükenmiş ilişkiler. Eskiden gerçek hayatta bizim için yaşayan ölüye dönmüş kişileri yüreğimizdeki mezarlığa gömerdik, şimde ise sanalda bizim için bitmiş insanları sanal dünyadaki mezarlığımıza gömüyoruz.

Devamını okuyunuz...

erol anar
error: Content is protected !!