Bazen en iyisi, hiç kimseye boyun eğmemek ve insanların iktidarlarının önünde eğilmemek için tek tabanca olmaktır.
Bazen tek tabancasındır; tüm dünyanın karşısına tek başına çıkman, herkes ve her şeyle yüzleşmen gerekir. Tüm dünya güce tapar. Eğer tek başına ayakta kalmayı başarırsan, gücünü tanıyacak ve sana saygı duyacaklardır. Eğer yere düşersen, bu kez acımasızca çiğneyeceklerdir seni. En yakınların bile. Bu dünya denen ormanın kuralıdır.
“Kalabalık nereye giderse, sen aksi yöne git.” der Charles Bukowski. Devrim zamanları dışında çoğunlukla doğrudur bu. Çünkü kalabalıklar iktidara, güce, zenginliğe taparlar.
Tek tabanca olmak, kendi gücünden başka bir şeye güvenmemek, sırtını kimseye yaslamamak, ve başkasının desteğine muhtaç olmamak anlamına gelir. Beklentilerini azaltan insanlar, bunu başarabilirler. Beklentilerini yüksek tutan insanlar ise, sistemin oyununa düşerler. Onlar beklentilerinin gerçekleşmesi için oyuna girerler; kariyer, para, iktidar ve ün peşinde koşarlar. Koştukça susuzlukları artar, hiçbir zaman hiçbir şeyden tatmin olmamaya başlarlar. Ne huzuru yakalarlar, ne de kendileriyle barışıktırlar.
Bu dünyada üç şey insanı doyurmaz ve ona ulaştıkça daha da fazlasını ister. Onu kaybetmemek için her şeyi yaparlar: Para, ün ve iktidar. Zengin kişilere sorunuz, paraya önem vermediklerini söyleyeceklerdir. Ama yine de sahip oldukları parayı arttırmak -ki artık ihtiyaçları bile yoktur- için her şeyi yapar, çalışmaya, sömürmeye devam ederler. İktidar da öyledir. İktidar sahibi, kendi gücünün tutsağıdır aynı zamanda. İktidarı arttıkça kendi sonuna yaklaştığının farkında değildir. İktidarı bırakmamak için her şeyi yapar. Ursula K. Le Guin’in dedigi gibi, “Iktidar yalnızca çürütmez, bağımlılık da yapar.”
Bazen en iyisi, hiç kimseye boyun eğmemek ve insanların iktidarlarının önünde eğilmemek için tek tabanca olmaktır.
Erol Anar
21-23 Temmuz 2018
Paraná-Brezilya