En kötü insanlar, sizin hakkınızdaki kötü düşüncelerini giderken kusan, içlerinden zehir akıtan insanlardır. Bunlar içi ve dışı farklı olan, duruma göre davranan, nabza göre şerbet veren boş kişiliklerdir. Kendilerini başkalarına saldırarak var etmeye çalışırlar, bir uçurum gibi derin olan aşağılık komplekslerinden ve bir dağ kadar yüksek kibirlerinden ötürü. Bunlar içlerindeki zehri zaman içinde biriktirir ve giderken de hepsini boşaltırlar. Birisinin gerçek kişiliğini size artık ihtiyacı olmadığında görürsünüz denildiği gibi. Oysa sessizce çekilmeyi, gitmeyi bilmeli insan. En iyisi ciddiye almamaktır böylesi kişilikleri, çünkü sizin üzerinden var olmaya, kendilerini tanımlamaya çalışırlar.
Montaigne ünlü “Denemeler”inin bir yerinde şöyle der: “Bir başkasının yaşamını yargılarken, bu yaşamı nasıl sürdürmüş ona bakarım; kendi yaşamımla ilgili başlıca kaygılarımdan biriyse, onun iyi geçmesidir, yani dingin ve gürültüsüz bir şekilde.”[1]
İlişkiler kırılgandır, yıllarca emek verip inşa ettiğiniz bir ilişki, en küçük bir hatada, eksiklikte bakmışsınız bir cam gibi çatlamış. Bir ilişkide artık onun sürdürülebilirliği konusunda şüpheniz varsa, o ilişkinin artık ne yapsanız eski haline dönmeyeceğini biliyorsanız, kendi yolunuza gitmeniz ve o ilişkiyi bitirmeniz en hayırlısı olur bence.
Yargılamanın başlıca nedenlerinden birisi de, yargılayan kişinin kibridir. O kibir onun kendisini olduğundan çok daha fazla büyüklükte görmesine neden olur. Böylece başkalarını yargılayarak, kendince onları küçülterek kendisinin büyüdüğü yanılsamasına ulaşır. Böylesi bir kişilik yalnızca bir ciladan, imajdan ibarettir ve içi boştur.
Seneca’nın dediği gibi, “Ancak gösterişsiz ve kibirsiz bilge olunabilir.”[2] Bilge olabilmek için, başkalarını küçültmeye çalışmaktan, kibirden ve bildiğini sanma yanılsamasından kaçınmak gerekir. Eleştirmek ise yargılamaktan farklı bir şeydir.
Erol Anar
23-25 Temmuz 2018
Santa Catarina
[1] Montaigne: Denemeler, s. 104, epub.
[2] Seneca, Lucillus’a Ahlâki Mektuplar, CIII, son.) akt. Montaigne, Denemeler.