Bazen karanlıkta önüne düşen bir parça ışığı takip eder ve ileriye doğru yürürsün nereye gittiğini bilmeden. Tek seçeneğin, bu bir parça ışığı takip etmektir hayatına düşen. Yürürsün yarı karanlıkta ağır ağır. Ürkütmekten çekinir gibi yürürsün sanki ışığı. Karanlıkta kaybolmaktan korkarak, o bir parça ışığa tutunursun. Yitip gideceğinden korkarsın bir anda ışığın. Karanlık, canlı ölümdür senin için. Işık ise hayat. Işıklar söndüğünde hayat biter, canlı da olsan. İşte o hayatına düşen ve sana kılavuzluk eden bir parça ışık, son umudundur.
Bu ışık aslında senin iç dünyanın ışığıdır. İç dünyasını keşfetmeye çalışan insan, iç dünyasının feneriyle aydınlanır. Yani herkes, kendi ışığını kendisi yaratır. Ama çoğunluğun ışığı yoktur. Onlar iç dünyalarının farkında bile değillerdir. Bu yüzden hipnotize olmuş gibi başkalarının iktidar sahiplerinin ışığını takip eder ve kendi sonlarına doğru yürürler.
İşte bu nedenle Osho, “Kendi başına bir ışık ol. Ödünç alınmış ışıkIa yaşama.” der. “Ödünç alınmış ışık” her an sönebilir.
Çünkü başkasının ışığıyla aydınlanamazsın, kendi hayat ışığını, rehberini yaratmak zorundasın.
Bir fener olup karanlığı aydınlatabilir insan, en azından kendi karanlığını. Hatta yeri geldiğinde başkalarına bile ışık olup, onların kendi ışıklarını yaratmalarına yardımcı olabilir.
Erol Anar
3 Haziran 2018
Paraná – Brezilya