Michel de Montaigne ve Francis Bacon

Yaşamlarına baktığımızda bir fark da şudur: Montaigne her şeyden elini ayağını çekerek şatosuna çekilmiş ve okuyup yazmaya adamıştır kendisini. İzole bir hayat sürmüştür. Bacon ise, siyasete girmiş ve parlamento üyesi seçilmiştir. Hatta Krallık Başyargıcı olur. Montaigne’in ise, bunu yapabilecek koşullara sahip olmasına karşın, (Fransa Kralı aile dosturdur ve onun şatosuna yemeğe gelirdi) hiçbir makam ve mevkide gözü olmamıştır. Hırsı da yoktur, tek gayesi kendinden yola çıkarak insanları ve hayatı anlamaktı.

Devamını okuyunuz...

Karlı Norveç Günleri

Kentte diz boyu kar vardı ve yağmaya da devam ediyordu. Daha sonra beni kalacağım eve götürdüler. İki hafta süresince bu evde misafir olacaktım. Ev sahibi bir tarih profesörü idi, karısı ise hemşire bir Rus idi. Ev sahibimin, -sonradan bana gösterdiği-, bu kent ile ilgili tarihsel bir kitabı da yayınlanmıştı.  On altı ve on yedi yaşlarında iki kızları vardı. Bana kalacağım odayı gösterdikten sonra evi gezdirdiler, çok içten davrandılar.

Devamını okuyunuz...

Bol Şairli Bir Günün Öyküsü…

Bir gün arkadaşım Erdem Balcı ile İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’na gitmiştik. Sabah erkenden fuar alanının girişinde dolaşırken şair Yılmaz Odabaşı’na rastladık. Erdem kendisini tanıyordu, ben ise şahsen tanımıyordum. Erdem bizi tanıştırdı. Bir süre dolaştık, çay içtik ve sohbet ettik.

Devamını okuyunuz...

Beni Etkileyen Kitap ve Yazarlar (1)

Zaman  zaman okurlarımdan mesajlar alırım, kendilerine kitap tavsiye etmemi ve de beni etkileyen kitapları öğrenmeyi isterler. Bazı okurlarımın beğendiğim, sevdiğim kitapları öğrenmeyi isteyecek kadar bana önem verdiklerini görmekten mutlu olurum. Bu yüzden böyle sorularla sık sık karşılaşınca, böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim. Tabi  bu yazı, sevdiğim ve beni etkileyen kitaplar konusunda çok yeterli olamayacak. Çünkü o kadar çok yazar ve filozof var ki sevdiğim, böyle bir yazıda hepsinden söz etmem mümkün değil.

Devamını okuyunuz...

Bir Yazarı Gerçekten Tanımak Mümkün mü?

Foucault’nun bir kitabında okumuştum. Gazeteci ona sürekli, “Siz 1966 yılında şunu demiştiniz, yazmıştınız. Oysa şimdi farklı şeyler söylüyorsunuz. Bu bir çelişki değil mi?” Foucault da şuna benzer bir yanıt veriyordu: “Bana sürekli geçmişte yazdıklarımı söylemeyin. Onlar geçmişte kaldı. Şimdi bunları söylüyorum.”
Bazı yazarları kişi olarak tanıdığımızda çoğunlukla hayal kırıklığına uğrarız. Çünkü hayatın içindeki yazar, yazdıkları gibi mükemmel ve kusursuz değildir. Herkes gibi eksikleri, yanlışları, hataları olan bir kişiliktir. Ve yazdıklarıyla çelişir bir oranda. Bütün yazarlar yazdıklarıyla çelişirler. Yüzde yüz uyum sağlayan hiçbir yazar olamaz yazdıklarıyla.

Devamını okuyunuz...

“Büyülü Mutluluk Araştırması”

Oysa ben cebimde cevapların sınırlılığı ve ağırlığıyla değil, soruların verdiği sonsuz hafiflikle gezmek istiyorum artık. Soruları çıkarıp, hiç kolaycı çözümlere yönelmeden, tıpkı bir koyunu çengele asar gibi, onları odamın tavanına asmak ve günlerce etraflarında yürümek istiyorum.
İşte böyle dostum, her gün içimdeki sonsuz kapılardan birisinin anahtarını ele geçirirsem mutlu oluyorum. Bence sözü edilen büyülü mutluluk araştırması bu. Her anahtar beni daha mutlu ediyor.

Devamını okuyunuz...

Bir Tuğla Bile Bir Şey Olmak İster

Bir tuğla aslında yapıdaki kendi yerini almadığında aslında hiçbir şeydir. O, hiçbir işe yaramayan yalnızca yer işgal eden işlevsiz bir nesnedir. O ancak, bir yapının kendine düşen yükünü taşıdığında anlamını bulmuştur. İşte bir insan da hayatın içinde kendi rolünü oynamadığında hiçbir şeydir. O insanda tıpkı bir kenara atılmış bir tuğla parçası gibi işlevsizdir. Hayatı değiştirmekten ve dönüştürmekten yoksundur, edilgendir.

Devamını okuyunuz...

“Gezi Asla Sona Ermez”

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihat ile tamamlarmış, etrafına anlattığında, “Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insani daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.

Devamını okuyunuz...

1 3 4 5 6 7 33
erol anar
error: Content is protected !!