Yani “normal” insanların çoğu için bir şey için ayırdıkları zaman bittiğinde canavarlıklarına geri dönmeleri kendileri açısından son derece normaldir. Çünkü her şey bir görev, bir karşılık alma, “pastadan bir dilim kapabilme” yarışıdır onlara göre. Sanki ucunda ölüm vardır ve kıçlarını kurtarma derdindedirler. İşte bunun için Foucault, “Normal insan kurgudur.” demişti. Normal insan yalnızca kurgu değil, aynı zamanda bir canavardır da.
Tag: Foucault
‘Gözetleyenlerin Gözetlenmesi’nden Kendi Kendini Gözetlemeye
İşte bu Foucault’nun iktidarın dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya yayıldığı tezinin de doğrulanmasıdır bence. Bu şekilde iktidar bizzat insan bedeninden içeriden dışarıya doğru yayılacaktır. İktidar odakları daha beyinden başlayarak insanı denetleyecek, yönlendirecektir. Çünkü artık her birey beynine ya da vücuduna yerleştirilecek bir çiple kendi kendini denetleyecek, kendi kendisinin polisi olacaktır.
Geleceğin Toplumu: Sınıfların Farklılığından Türlerin Farklılığına
Harari yine aynı konuşmasında, bugüne kadar bilgisayar hesaplarının, bankaların, internetin hacklendiğini, ama kimsenin insan bedenini hacklemediğini ve bunun çok yakında mümkün olacağını söylüyor ve artık insan beyninin içinin görülebileceğini söylüyor.
Bu aslında Michel Foucault’nun iktidar üzerine görüşleriyle uyuşuyor. Yani dışarıdan gözetleme bitmiş, artık içeriden gözetlemeye başlanmış. İktidarın bedenlerden geçen bir şey olduğuna işaret etmişti Foucault. Bu anlamda o zaman iktidar dışarıdan içeriye doğru değil, içeriden dışarıya doğru yayılıyor tezini öne sürmüştü. Bu tezin bir anlamda gerçekleşmesi olarak bakabiliriz bu duruma. Çünkü artık birey direkt olarak kendi beyninden kontrol altına alınabilecek ve kendi kendisini kontrol edecek. Yani iktidar direkt bir bedenden, bireyin bedeninden yayılacak dışarıya doğru. Bu da işte post-insan denilen dönemde postmodernin de ötesi bir durum. Postmodern terimi bile bunu açıklamakta yetersiz kalıyor, belki post-postmodern denilebilir. Böyle niteleyenler de var.
Türk Aydın Prototipi Devleti, Toplumun Önüne Koyar
Resmi ideolojiyle, kendi tarihi ile hesaplaşmadan, yalnızca bir hükümete karşı çıkarak aydın da olunmaz gerçek anlamda. Sokağa çıkmayan aydın, aydın değildir bence gerçek anlamda. Gerçek aydın, toplumun çıkarlarını hükümetin, devletin çıkarlarının önüne koyar. Değilse zaten aydın değildir. Sokağa çıkarak, tepkisini demokratik bir biçimde, sivil itaatsızlık çerçevesinde ezilenlerin yanında sokakta göstermek, bir basın açıklamasından yüz kat daha etkilidir. Bunu da asla bir küçümseme anlamında değil, bir tespit anlamında dile getiriyorum.
Geleceğin Toplumu (8): İktidar Biçim ve İlişkileri Üzerine
Deniliyor ki, yapay zekaya sahip robotların ürettiği ürünleri kim satın alacak, bu ürünler ne olacak? Bir kez kapitalizmin biçim değiştireceğini düşünüyorum. Üretim azalacak, ama farklı tipte, daha teknolojik örneğin nanoteknoloji gibi üretimlere yönelinecek. Elitlerin iktidarında da, elitler arasında çelişkiler olabilir. Bütün bu üretim yalnızca elit sınıfa yönelik yapılacak.
Özgürlük Üzerine Bir Deneme
O zaman özgürlük ile mutluluk arasında bir bağ vardır. Fakat kendisini mutlu hisseden insan, her zaman özgür hissetmeyebilir. Ya da kendisini özgür hisseden insan, her zaman mutlu hissetmeyebilir, diyebiliriz. Buraya kadar söylediklerimin hepsini unutarak yeniden soruyorum: Sahi özgürlük nedir?
Özgürlük de mutluluk gibi avuca alındığında sessizce ölür. Sadece özgürlük düşüncesinin peşinden koşmak bile insani özgürleştirir.
Hapishanenin Olmadıǧı Bir Toplum Mümkün mü?
Sokaǧa çıkıp yürümeye başladıǧımızda, her on metrede bir görünmeyen duvara çarparız.
Günümüz Toplumunda Yabancılaşma Sorunu
Yabancılaşma bir kavram olarak toplum ve bireyin hayatında çok önemli bir kavramdır. Bu nedenle şimdiye dek birçok düşünür, filozof bu sorun ile ilgili düşünmüş ve
“Zulüm Bizdense Ben Bizden Deǧilim”
Ben ne “bizdenim”, ne “sizden” ne de onlardan. Ben insanlıǧın o būyūk idealinden, özgūrlūkten, eşitlikten ve kardeşliktenim.