Bence kendi donanımımız ve kişisel serüvenimiz diğer insanlardan, toplumdan bağımsız değildir. Bütün bunlardan etkilenerek gelişir. Kendi kişiliğimizi bir anlamda, diğer insanlara ve onların deneyimlerine bakarak geliştiririz. Özgün kişiliğimizi bulmak ise, bu süreçle birlikte ilerler bence. Gelinecek bir eşik de bence yok, sonsuz bir gelişim var çünkü. Yani belirli bir noktaya gelince, ermiş olmayacağız.
Tag: Erol Anar
Gece Notları: Kendime ve Herkese Dair Notlar
Yanımızda, çevremizde hep bizden farklı düşünen insanlar olsun. Foucault’nun dediǧi gibi “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir.” O insanlar bize farklı düşüncelerini söylesinler. Bu düşüncelerden de yararlanalım. Hep dinleyelim, öǧrenelim. Kendi düşüncemizi korkusuzca, özgürce söyleyelim, ama asla dayatmayalım.
Samimiyetinden Kuşku Duyulan Her Şey Değerini Kaybeder
Bir de bundan farklı bir durum vardır. Bazı insanlar anormal durumlarda normal tepkiler vermeyi başarır. Bazı insanlar dünya yerinden oynasa bile soğukkanlı kalır ve normal davranış biçimleri gösterir. Bu tip insanlar, özellikle çok yakınları olan birisini yitirdiklerinde bile, ağlamakta ve acılarını dışarıya yansıtmakta güçlük çekerler. Hatta onların bazı yakınları, bu insanların üzülmediğini, dahası katı bir ruha sahip olduklarını bile düşünebilirler. Ancak bu doğru değildir.
Düşünce Bir Duruş Biçimi, Hayat İse Bir Akıştır
Düşünce bir duruş biçimidir, oysa hayat bir akıştır. İkisi arasında uyum sağlayamayız her zaman. Bir şeyleri bulduğumuzu sanırız ve Dostoyevski’nin dediği gibi noktayı koyarız. Aradığımızı bulduğumuzu sanırız, oysa gözden kaçırdığımız, hayatın hiç durmadan akan ve bembeyaz köpüklerle aşağıya dökülen bir şelale gibi sonsuz bir akış olduğu gerçeğidir. Durup dinlenmeye fırsat yoktur çoğu zaman, siz durduğunuzda hayat durmaz, sular sizi sürekler, ama çoğu zaman sizin istediğiniz yöne doğru değil. Eğer kendinizi suların akışına bırakmış ve hayata teslim olmuşsanız gitmek istediğiniz yere değil, akışın tesadüfi olarak sizi götüreceği yere gitmeye de razı olmuşsunuz demektir.
Hayat Sonsuz Bir Gezidir, Bu Yolculukta Aldığımız Mesafe Kadar Özgürüz
Taoizm, bilinen en eski felsefelerden birisidir. Tao, “yol” anlamına gelir. Daha geniş ve başka anlamları olduğu da iddia edilir. Bu bir yoldur, ancak yol olmayan yoldur aslında. Belki de bir yol yoktur gidilecek, çünkü insanın kendisi yoldur özünde. Herkes kendi yoluna sahiptir. Taoist felsefe üç aşamada incelenir bazı uzmanlarca: ilk aşama, gelişim aşaması ve dejenerasyon aşaması.
“Söyleyen bilmez, bilen söylemez.” denilir. Bu Taoizmin derinliğini algılamamıza yarayacak kadar çetin ceviz bir cümledir, bir demir leblebidir
Hayatın Görünmez Eli
özgür olmayı başarabiliyor musun
diye sordu kadın karşısındaki adama
bazen kendimi özgür hissederim
bazen de hissedemem
gerçekte hayat çok kısa
onu iyi yaşamayı bilmiyoruz
sanki beş hayatımız daha varmış gibi ucuzca harcıyoruz
“Aklı Uçkurunda Bir Filozof: Charles Bukowski”
Bukowski, kendi yazın tarzında, yeraltı edebiyatı içerisinde önemli bir yazardır. Kendi türünde bir çığır açmış ve en çok kopyalanan yazarlardan birisi olmuştur. Her insan elbette kendisini anlattığından farklıdır, başkasının gözünde. İnsanlar kendi eksik, yanlış ve hatalarını anlatmaktan kaçınırlar. Bazen göremezler bunları da üstelik. Ama başka bir insan, sizdeki tüm şeyleri dikkatli bir bakış ve sorgulama ile ortaya çıkarabilir. Pam’ın bu gözlemlerinin tümü doğru olmayabilir, sonuçta subjektiftir. Ama yine de doğrusuyla yanlışıyla Bukowski’yi başka bir insanın gözünden okumak istiyorsanız, kitabı tavsiye ederim.
Son İnsan
Postmodern insan, kendisine ve hayata kapanmış bir penceredir o artık. ‘Son insan’ Friedrich Nietzsche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt‘ adlı yapıtında yer alan bir terimdir. ‘Übermensch‘ olarak adlandırılan üst insanın anti-tezini tanımlamak için kullanılmıştır. Son insan yaşamaktan bıkmış, risk almayan, yalnızca huzur ve güvenliğini düşünen kişi olarak tanımlanmıştır.
Yalnızlık ve Yabancılaşmanın Ressamı: Edward Hopper
Hopper’ın, en bilinen yapıtlarından birisi de “Nighthawks (Gece Kuşları,’Şahinleri’, 1942)”dır. Bu resimde sanatçı, şehir merkezinde 24 saat açık olan Amerikan tarzı bir restorandaki mūşterileri resmetti. Birçok ressam bu tarz resimler çizmesine karşın, bu resimde Hopper, kendi tarzını ortaya koyar ve özgūnlūǧūnū de böylece saǧlar. Resim o kadar ūnlū oldu ki sinema, mūzik ve edebiyata kadar birçok alanda bu yapıttan etkilenmiş ūrūnler ūretildi.
Sanat Nedir?
Sanatın nasıl tanımlanabileceği yūzyıllardır tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Sanat kapsamı içine giren ūrūnlerin kapsamı tarihsel olarak genişliyor. Bu da sanatın devrimci bir eylem, bir manifesto olduǧu yönūndeki görūşleri gūçlendiriyor. Sanat, içinde bulunduğu çağa, onun değerlerine, tabularına, kurallarına ve sınırlamalarına meydan okudukça gelişti. Bir pisuvarı imzalayarak sergiye gönderen ve reddedilen, kutsal Mona Lisa’ya bıyık çizerek meydan okuyan, tabuları yıkan ve başarı kazanan Marcel Duchamp’ten, yaşarken yalnızca bir tablosunu satabilen būtūn zamanların en būyūk ressamlarından Van Gogh’a devrimci sanatsal eylem tarihsel olarak haklılıǧını kanıtlamıştır.