Geleceğin Toplumu: Hiçlik, Gerçeklik ve Hipergerçeklik

Bazı bilim insanları yakın gelecekte, düşünce gücüyle cisimleri hareket ettirebileceğimizi söylüyorlar, bunu yaptığımızda nesnel gerçeklik anlayışımız da tümden değişecek. Görünmezliğe de bilimsel olarak erişebiliriz. Görünmez olmayı başardığımızda, yine nesnel gerçeklik tepetaklak olacak ve başka bir gerçekliğe ulaşmış olacağız. Ya da bir duvar ya da kapı -yani katı cisimlerden- doğrudan geçmeyi başardığımızda yine gerçeklik değişmiş olacak. Gerçeklik ve hipergerçeklik arasındaki ilişkiye bu dizideki diğer yazılarımda da değineceğim. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gerçeklik statik ve değişmez değildir, o değişkendir, içinde bulunduğu ortama, koşullara ve an’a göre değişebilir.

Devamını okuyunuz...

Geleceğin Toplumu: Varlık, Hiçlik ve Gerçeklik

Çünkü bugün bildiğimiz bir bilginin yanlış olabileceğini bize söyleyen tek şey bilimdir. Ne ideolojiler, ne de dinler bunu yapabilir. Ama bilim bunu kanıtlamışsa, kolaylıkla yapar. Çünkü bilim gerçekliğin arayışıdır. Bilim, dün doğru olarak bilinen bir bilginin, aslında yanlış olduğunu hiçbir komplekse kapılmadan açıklar. Fakat ideoloji, din ve inançlar bu noktada bunu kabul etmekte sıkıntı çeker ve  gerçeği dışarı atabilirler. Bu nedenle ideolojiler de, tıpkı dinler ve inançlar gibi skolastik, dogmatik bir yapıya dönüşebiliyor.

Devamını okuyunuz...

Türk Aydın Prototipi Devleti, Toplumun Önüne Koyar

Resmi ideolojiyle, kendi tarihi ile hesaplaşmadan, yalnızca bir hükümete karşı çıkarak aydın da olunmaz gerçek anlamda. Sokağa çıkmayan aydın, aydın değildir bence gerçek anlamda. Gerçek aydın, toplumun çıkarlarını hükümetin, devletin çıkarlarının önüne koyar. Değilse zaten aydın değildir. Sokağa çıkarak, tepkisini demokratik bir biçimde, sivil itaatsızlık çerçevesinde ezilenlerin yanında sokakta göstermek, bir basın açıklamasından yüz kat daha etkilidir. Bunu da asla bir küçümseme anlamında değil, bir tespit anlamında dile getiriyorum.

Devamını okuyunuz...

Sosyal Psikoloji Nedir?

ABD’li psikoloji profesörleri Elliot Aronson Timothy D. Wilson Robin ve M. Akert tarafından kaleme alınan “Sosyal Psikoloji” başlıklı kitaptan söz etmek istiyorum. Normal kitap standartıyla yaklaşık 1600 sayfalık geniş kapsamlı bir kitap. Sosyal psikoloji zaten ABD’de gelişen ve sosyoloji ile  kişilik psikolojisi arasında yer alıyor. Kitap ABD’de ders kitabı olarak da okutuluyor. Ama kitabın dili gayet akıcı, örneklerle canlı tutulmuş ve keyifle okunuyor.
“Psikolog Gordon Allport’a göre, sosyal psikoloji  ‘insanların nasıl düşündüğünü, hissettiğini ve bireyin davranışlarının diğer insanların tavırlarından ne kadar etkilendiğini anlama ve açıklamayı amaçlayan  bilimsel metotları kullanan bir disiplindir. (1985) Sosyal psikoloji büyük oranda sosyal konularla ilgilenir. Örnek olarak: grup davranışları, sosyal algı, liderlik, sözsüz davranışlar, saldırganlık ve önyargı. Sosyal psikoloji yalnızca sosyal etkileri incelemez. Sosyal algı ve iletişim, sosyal davranışı anlamak için hayati bir önem taşır.”

Devamını okuyunuz...

Sefaletin Felsefesi ya da Felsefe Niçin Gereklidir?

Yine daha once bir yazımda belirttiğim gibi; Gerçeğe uzanan yola geçmek için bir kapı gerekir, işte felsefe o kapıdır. Felsefe işte bu noktada insan yeni yollar açar, onu zenginleştirir. Bunun için de felsefe ve bilim hedef alınıyor. Çünkü felsefe sorgulamayı öğretiyor. Bilim ise gerçekleri dile getiriyor. Bu ikisi de istenmiyor. Bunun cehaletin sistem eliyle örgütlenmesi gerekiyor. Türkiye’de onun sağ’dan “sol”a tüm hükümetler tarikatçılığı geliştirmiş ya da onunla işbirliği yapmışlardır. Tarikatlar düşünce özgürlüğüne karşıdır çünkü ve  gericilik, cehalet yuvasıdır.

Devamını okuyunuz...

Sosyal Medyanın Olumsuz Etkileri Üzerine Notlar

Yapılan bazı araştırmalara göre sosyal medyada günde iki saatten fazla zaman harcamak bireyin ruh sağlını olumsuz etkileyebiliyor ve anksiyete ve depresyona neden olabiliyor.
Yine özellikle bunu gazetelerin, haber sitelerinin internet sitelerinde görebiliyoruz: Sosyal medyadaki cyberbullying (siber zorbalık) örneklerine. Herhangi birisiyle yaptığı küfür, hakaret, cinsiyetçi, ırkçı… bir tartışma bireyin moralini olumsuz etkileyebilir. Yine fake haberler (sahte haberler) sosyal medyada hızla yayılıyor, ve gözlemim insanların çoğunluğu sorgulamadan inanıyorlar bunlara. Bir bilgi kirliliğine yol açıyor bu durum.
Yine sosyal medyanın olumsuz etkileri arasında, bir tür kaçırma korkusu olan FOMO (Fear of Missing Out), gerçekçi olmayan beklentiler, olumsuz vücut görüntüsü, sağlıksız uyku ve genel bağımlılık yarattığını çeşitle araştırmalar ortaya koymuştur

Devamını okuyunuz...

Martin Heidegger: 1933’te Neler Oldu?

Der Spiegel dergisi Heidegger ile bir söyleşi yapar. Ancak Heidegger’in bu söyleşinin ancak o öldükten yayınlanması şartını ileri sürer. Ve böylece söyleşi Heidegger’in ölümünden birkaç gün sonra bu dergide yayınlanır. Daha sonra da kısa soluklu bir kitaba dönüşür.

Naziler iktidara geldiklerinde, bütün üniversitelere Nazi karşıtı afişlerin asılmasını talep etmişlerdir. Freiburg Üniversitesi rektörü ise sosyal demokrat bir insandır ve bu afişi asmayı reddeder. Bunun üzerine Rektör görevden alınır ve yerine Heidegger atanır. Heidegger, kendisinin de bu afişin asılmasına izin vermediğini söylüyor, ama bunun inandırıcı biçimde yapamıyor bence.
Yine Hitler’e yönelik övgü dolu sözlerini inkâr edemiyor. Ama yine de kaçamak bir yanıt veriyor.

Devamını okuyunuz...

Geleceğin Toplumu (10): Sanatın Yeri ve İşlevi

Özellikle postmodernist sanat anlayışına bakarsak, gelecekte sanatın yeri ve işlevi konusunda da bir fikre sahip olabiliriz. Sanatın, neoliberal dünyada bir işlevi vardır, sanat abartılı ritüellerle pazarlanan postmodern bir metaya dönüştürülmüştür. İçeriğinden çok alınıp satılan bir meta olarak maddi değeri önemlidir. Daha doğrusu bir içerik falan da kalmamıştır. Etik, estetik ve içerik dışarı atılmıştır postmodern yapıtta. Hatta sanat diğer bir yönüyle bir kara para aklama alanına dönüşmüştür neredeyse.

Devamını okuyunuz...

Postmodern Sanata Dair Birkaç Not

San Francisco Modern Sanat Müzesi’nde yerde bırakılan bir gözlüğü sanat eseri sanan ziyaretçiler, gözlüğü görmek için sıraya girdiler. Gözlüğü postmodern bir sanat eseri sanan bazı ziyaretçiler, gözlüğün fotoğrafını çektiler. Ama işin ilginç yanı bence, bu o durumda sergilenen bir ready-made sanat yapıtı da olabilirdi. Ancak dönem Duchamp’ın dönemi değildir, ready-made yapıtlar da özgünlüğünü ve çarpıcılıklarını yitirmişlerdir. Çünkü sanat tarihinde her şey kendi döneminin konjonktürel ortamında değerlendirilir.
Bunda elbette modernizm içinde sanat yapıtının kutsallaştırılması ve onun ikonik bir yaklaşımla ele alınmasının da payı vardır.

Devamını okuyunuz...

Kuzey Amerika Notları (2)

Yolculuklarda, uluslararası toplantılarda bazen bu tür şeyler oluyordu. Daha önce de bu tür olaylara, toplantılarda, havaalanlarında ve uçaklarda tanık olmuştum. Havaalanında yanımda yeni tanışan iki kişinin, beş dakika sonra kırk yıllık sevgili gibi el ele gezerek öpüştüklerini görmüştüm. Bazı insanlar özgür kaldıklarında, dünyanın öbür ucunda hemen her şeyi yapabilecek bir ruh haline bürünüyorlardı. Ve bu tür insanların içlerindeki bastırılmış duygular açığa çıkıyordu. Orada bir süreliğine, tanıdık dünyadan, kurallardan ve insanlardan uzakta diledikleri gibi yaşıyorlardı.

Devamını okuyunuz...

1 32 33 34 35 36 62
erol anar
error: Content is protected !!