Bence tarih kitaplarını üçe ayırmak gerekir: Birincisi propaganda kitapları -ki bunlar bir ulusu, ideolojiyi, inancı güzelleme, yüceltme ve hatasız gösterme (ya da hataları mazur gösterme) amacıyla yazılmış resmi tarih kitapları; ikincisi bağımsız tarihçilerin yazdığı ve aynı olaylara, olgulara değişik bakış açıları ve öznel yorumlarla baktığı kitaplar. Üçüncüsü ise kolektif, özgür ve nesnel gerçeklikle daha çok uyum sağlayan tarih kitapları.
Tag: Erol Anar
Özgür Toplum Arayışları (1)
Tarih nedir sizce? Geçmişin, zamanın tozları altında kalmış bir takım olayların kaydı mı? Tarih nedir? Bugün ulusların tarihlerine bakarsak, bunların çoğunun resmi tarihler olduğunu görürüz. Her ulus kendi resmi tarihini yazar, kendi yalanlarını üretmişlerdir.
“13. Cuma” ve Jason’ın İntikamı
1980’li yıllar 81 ya da 82 olabilir büyük ihtimal… Sinemaya gitmeyi çok severdik arkadaşlarımla. Özellikle de o dönemde Yüksel sineması revaçta idi Havza’da. Bu sinema Cumhuriyet meydanının hemen girişindeydi. Sinemanın arkasındaki sokakta ise, yola yakın tarafta Dondurmacı Osman dondurma ve çok sevdiğimiz tepsi içindeki Şam tatlısını satardı. Her fırsatta sütlü, irmikli ağızda dağılan o Şam tatlısından satın alırdık. Sinemaya girmeden ya da çıktıktan sonra. Ya da bazen dondurma satın alırdık ondan. Osman abi, kaymak dediği beyaz sütlü dondurma ile sarı buzdan ibaret olan bir çeşit dondurma satardı. Özellikle beyaz sütlü dondurmasına bayılırdık.1980 yılında gösterime girmiş. İşte 1980’li yıllarda da biz izlemiştik filmi.
Bir Uzun Yolculuk
O zamandan bu zamana köprülerin altından çok sular aktı. Ben şunu anladım ki, insanın kendi kendisini yetiştirmesi ve her şeyi sorgulaması gerekiyor. Ve bunu özgür bir biçimde yapması gerekiyor insanın, içinden istek duyarak, hayatına bir yön vererek yapması, başkalarının etkisi altında kalmadan. Hiç kimseyi insanın gözünde büyütmemesi, yukarı koymaması gerekiyor.
Sana Mektuplar: Hiçbir şey Yoktur ki, Yokluğu Boşluk Yaratsın
Hayatımdan çoktan beri “mutlaka” kelimesini çıkardım. Çünkü bu kelime ağır ve hayatın gerçekliği ile bir bağı yok gerçekte. Sadece ağır bir yük koyuyor insanın sırtına ve gereksiz bir yük bu. “Mutlaka Okumanız Gereken 10 Kitap”, “Mutlaka Görmeniz Gereken 10 Yer”, “Mutlaka Tatmanız Gereken 15 Yemek” gibi başlıklara çok rastlamışsındır. Ben artık böyle başlıkları gördüğümde haberi, yazıyı hiç okumadan geçiyorum. “Mutlaka” kelimesinde bir zorlama, dayatma var.
Bu Paranın Gözü Kör Olsun!
O zamanlar dörtyolda, birçok kahvehane vardı. Yetişkinlerin genelde kahvehaneye gitme alışkanlıǧi vardı, buralarda arkadaşlarıyla buluşur, kâǧit oyunu, bazen de kumar oynarlardı. Bu kahvehanelerden birisi de bizim dükkânının karşı yan tarafına düşen ve garson olarak Pala’nın çalıştıǧi yerdi. Pala, tüm dörtyolda meşhurdu. Pala’nın bıyıkları aşaǧiya doǧru inerdi, uzun boylu ve keldi. Çok esprili bir insandı, sürekli güler ve binbir çeşit espriler yapardı. Bu esprilerin çoǧu ise, belden aşaǧı esprilerdi.
Devlet Üzerine (5): Devletsiz ve Özgür Toplum
Neolitik dönemden bu yana yani insanlar yerleşik yaşama geçtikten bu yana savaşlar, işgaller ve kanla kurulu bir tarihi yaşıyoruz. İnsanlar her dönemde kavga ve küçük savaşlar yapıyorlardı belki, ama toprağa yerleşim ve sonra şehir devletlerinden modern ulus devletlere kadar savaşın boyutları arttı. Deyim yerindeyse özel mülkiyet ve onu koruyan devlet ile birlikte insanlık sürekli bir savaş içerisinde yaşamaya başladı günümüze dek. Bu savaş, devletin ve özel mülkiyetin varlığından kaynaklıdır özünde. Hobbes’in düşündüğünün aksine devlet barış ve istikrarı getirmez, tam tersine onu bozar, çünkü varlığını devam ettirmek için savaşa, başvurmak durumundadır.
“Bir şey Olmazsa, Bir şey Olmaz!”
Balık tuttuktan sonra hemen evlerden bir küçük tüp getirir, yağda balıkları kızartır, ekmek, domates, biber eşliğinde yerdik. Bazen de ırmak kenarında balıkları temizler ve ince çubuklara dizerek, yaktığımız ateşte kızartırdık. Çok lezzetli olurdu bu şekilde balıklar.
Gerçek, Birey ve Kitleler
Kitle her şeyden önce belirli bir bilince sahip olmayan bir kalabalıktır. Yalnızca çok nadir anlarda bilinçli hareket eder. Fransız Burjuva Devrimi’nde olduğu gibi. Kitlenin içindeki insanlar tek ruhtur ve bu ruhun içinde olmayan kitleden dışlanmıştır. Böyle nadir devrimci anları olsa da, kitle adeta kendine bayrak edindiği önderlere tapınır, onlara kutsallık bahşeder.
Perili Hamam
Babaannem anlattıǧına göre, bir gün sabah erkenden tek başına hamama gidiyor. Hamama girdiǧinde hamamı tıklım tıklım dolu buluyor. Ama biraz da garipsiyor, çünkü o gün hamamda bulunan kadınların hiçbirisini tanımıyor. Kızların hepsi genç ve kusursuz vücuda sahip, üstelik bir peri gibi de güzeller. Bunlardan bazıları babaannemin etrafını sararak onunla sohbet etmeye çalışıyorlar. Babaannem durumu garipsemiş, ama yine de şüphelenmemiş; bu genç kızların çevre illerden kaplıca için gelenlerden olduǧunu düşünmüş. Bunlar “Teyzeciǧim, teyzeciǧim…” diyerek babaannemin etrafında dört dönüyorlarmış.