Sanal Alemde Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği


Kendisiyle barışık olmayan mutsuz insan için, ideal bir ortamdır sanal dünya. Çünkü burada özellikle sosyal medyada diğer insanlara saldıracağı, onları iğneleyeceği ya da küfür, hakaret edeceği birçok malzeme bulabilir kendisi açısından. Kendisiyle barışık olmayan insan, mutsuz insandır ve mutsuzluğundan kurtulmak için, en azından başkalarının da mutsuz olmasını hedefler. Ama yolu yanlıştır, böylelikle mutsuzluğundan kurtulamaz.

Sosyal medyadaki yorumlara şöyle bir baktığımızda gördüğümüz manzara hiç de iç açıcı değildir; küfür, kibir, megolamani, hakaret, cinsiyetçilik, ırkçılık, aşağılama vs… Eskiden kibirli yazarlar vardı, şimdi bazı okurların kibirleri onları fersah fersah aştı. Benim kendi Facebook listemde de gözlemliyorum bazen böyle kişileri. Provoke ediyorlar, bazen de hakaret ediyorlar yorum yapan diğer okurlara. Elbette uyarıyorum, çizmeyi tamamen aştığında ise arkadaşlıktan çıkarıyorum. Çünkü karşılıklı saygı olmadığında, sanal da olsa arkadaşlık da olmuyor. O zaman sayfamı terk etmesi için uyardığım birkaç kişi oldu şimdiye dek. Çünkü, hakaret, suçlama, aşağılama eleştiri sınırları içine girmez benim bildiğim.
İşin ilginç yanı, nezaket ve karşılıklı saygı kurallarına uymadan başkalarına hakaret eder gibi saygısız yorumlar yaptıkları halde, ben arkadaşlıktan çıkarınca beni “eleştiriye tahammüllü olmamakla” suçlayanlar da oluyor. Bu tip kişilikler hep olumsuzlardır, ve her zaman olumsuz yorum yaparlar. Bir çeşit kendi egolarını başkalarının üzerinde kabul etttirmektir amaçları. Aslında şimdiye dek çok fazla da kişiyi çıkarmadım arkadaşlıktan. Sadece nezaket ve karşılıklı saygı sınırlarını aşanlar, bunların sayısı da birkaç kişiyi geçmez.

Kendisiyle bazı konularda tartışmadığım için, bana karşılıklı saygı ve nezaket sınırlarını aşarak hakaret içeren bir mesaj yollayan bir kişiyi arkadaşlıktan çıkardım. Arkamdan, kendisini arkadaşlıktan çıkardığım için “eleştiriye tahammülüm olmadığı ve özgürlük deyip eleştirenlere kötü davrandığım” iddiasıyla konuşuyormuş. Kendi yazdığı mesajtan söz etmiyor. Her gün her paylaşımlarıma olumsuz yorumlar yapıyordu. Ve ben onun yorumlarını okuyor ve silmiyordum. Buna rağmen beni tartışmaya zorluyordu kendisiyle. Kendi egosunu tatmin etmek için. Ne yapayım, istediğini söylesin. Geriye değil, ileriye bakıyorum.
Sidik ve ego yarışına girip, birilerinin egosunu tatmin edecek halim yok bu zamandan sonra.

Ben kimsenin düşüncesini değiştirmek amacıyla yazmıyorum. Okurun düşüncesi kendisini bağlar, ben kendi düşüncelerimi ifade ediyorum. Ama bazı okurlar tartışmak istiyorlar. Ben kendimi çok önemsediğimden değil, ama tartışacak zamanım yok. Neden derseniz günde 4 saat okumaya zaman ayırıyorum. Yine araştırmaya ve yazmaya da geri kalan zamanımı harcıyorum. Soru soranlara elbette yanıt veriyorum, ama günde kaç tane yorum ve mesaj geliyor. Hepsiyle tartışsam, bunları yapmaya zamanım olmaz. Ama okur yorumlarını okuyup onlardan yararlanacağım bir şey varsa yararlanmaya çalışıyorum. Benim düşüncelerim zaten yazımda var. Kimseye kendi düşüncemi dikte etmiyorum, isteyen katılır, isteyen katılmaz. Orası beni ilgilendirmiyor. Okur da nezaket kuralları ve karşılıklı saygı çerçevesinde istediği görüşü ifade edebilir ya da düşünebilir. Bazen ayıklamak gerekebiliyor o nedenle.
Kendisiyle barışık olmayan insan, sosyal medyada hemen belli ediyor kendisini. Saldırgan ve kendisiyle barışık olmayan insan, kendi mutsuzluğunu çoğaltmaktan başka bir şey yapamayacaktır. Ama böylesi az sayıda kişilikler olmasına karşın, okur kitlemin büyük bölümü son derece nezaket sahibi, entelektüel eğilimli, kaliteli insanlardan oluşuyor.

Erol Anar

13 Haziran 2018

 

erol anar
error: Content is protected !!