Milyon kere tekrar edilen sözler, şiirler o kadar anlamsız geliyor ki insana o an. Her şey hayatın, ölümün ve insanın altında. Sanat da, edebiyat da, politika da… Aşk da… Çünkü her şeyin bir sonu var. Zaten hayat bunun için güzel her şeye rağmen.
Bir noktaya gelince insan, her şeyden bıkıyor. Tekrar tekrar dinleyip çok sevdiği şiirlerden, şarkılardan, her şeyden… Çok sevdiği yazarlardan… Aşktan bile…
Her şey anlamsız geliyor o noktada insana. Ve anlıyor ki hiçbir şey yukarıya konulmamalı. İnsanın üzerine… Kutsanmamalı…
Milyon kere tekrar edilen sözler, şiirler o kadar anlamsız geliyor ki insana o an. Her şey hayatın, ölümün ve insanın altında. Sanat da, edebiyat da, politika da… Aşk da… Çünkü her şeyin bir sonu var. Zaten hayat bunun için güzel her şeye rağmen.
En güzeli hiçbir şeyi kutsamadan, kendinden yukarı koymadan yaşamak…
Her seferinde biraz daha anlamını yitiriyor, biraz daha içi boşalıyordu en güzel sözlerin, şiirlerin, şairlerin, yazarların…
Doyumsuzluktan değil bu durum, tam tersine belki de fazla doyumdan…
O şarkıda olduğu gibidir hayat artık: “Günlerim aynı, geceler aynı…”
İşte bu aynılık, tekrar ve bir şeyleri kutsamak öldürür bizi.
Bazen öyle bir sessizlik çöker ki insana, Kafka’nın dediği noktaya varırsın:“Söyleyecek söz bulamıyorum, ne yapayım. Öyle bir sessizlik çöktü ki, bu sessizliğin içine seslenemiyor insan.”
Varılan bu nokta anlamın kaybolduğu, anlamsızlık noktasıdır. Hayat hâlâ anlamlıdır, ama içinde bir şeyler değerini ve anlamını yitirmiştir sanki. İçinde oluşan ve hiçbir şeyin dolduramayacağı bir boşlukla yaşarsın artık…
Erol Anar
27 Temmuz 2018
Paraná