Diktatör

Diktatör’ün bir manipülasyonu da kendisini “halktan birisi olarak yansıtması”dır. O, yoksul birisi, halkın basit bir üyesiyken, yetenekleri ve insan üstü azmi nedeniyle yükselmiş birisidir kendisine göre. Genellikle de orta sınıftan gelirler. Bu nedenle siyaseten de orta sınıf, diktatörlerin temel direği olur. Ve bu nedenle Diktatör, hâlâ kendisini halktan birisi olarak görür ve halkın yüksek özlem ve utkularının karşılığını kendisinde bulduğuna inanır. Halbuki o çoktan içinden çıktığı halka yabancılaşmıştır. Halkın arasına yüzlerce, bazen binlerce kişilik polis ve asker korumasıyla çıkar. En çok korktuğu ise bizzat kendi halkıdır.
Diktatör, iktidarın sembolüdür rejimde ve onun iki dudağının arasından çıkan her şey yasadır. Var olan yasalara aykırı da olsa bu sözler, yasanın üstündedir. O yasanın kendisidir. Partinin ve devletin simgesidir aynı zamanda. Çünkü parti ile devlet iç içe geçmiştir. Parti, devleti tümüyle ele geçirmiş ve onun en ücra birimlerine kadar sızmıştır. Parti-devlet-şef üçlüsü kutsaldır ve kitleler nezdinde bunlar bölünemez bir süre sonra. Devletin güçlü ve otoriter olması, bu gücü sanki kendisinin gücüymüş sanan kitleler tarafından da onaylanır. Bu onay çoğunlukla propganda ve yalan makinesinin işleviyle orantılı olarak artar. Öyle bir hale gelir ki, artık toplumun bireyleri, kendi canlarını Diktatör ve rejim için feda edecek hale getirilirler.

Diktatör’ün ağzından çıkan her yalan kitleyi coşturur; kitlesi coştukça, Diktatör artık kontrolü yitirip büyük yalanlar söylemeye ve işin ilginci bunlara kendisi de inanmaya başlar; tıpkı kitlesi gibi.
“Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymamak demektir. Bağlılık bilinçsizliktir.” (1)
Kitleler partiden önce Şef’e, yani Diktatöre bağlıdırlar. Diktatör emir verse, patiden istifa bile ederler. Bağlılık, Diktatör’e mistik ve kutsal bir tapınmaya kadar uzanabilir. O insan üstüdür artık kendi kitlesi üzerinde. Parti, Diktatör demektir, devlet de, rejim de. Diktatör’u çıkarın, ortada parti diye bir şey kalmaz. Her şeyin sembolü odur artık.
Kayıtsız şartsız bağlılık… İşte bu cümle totaliter rejimlerin özünü de iyi ortaya koyar. Faşizm tamamen bağlılık üzerine kuruludur; rejim, bireyden, tamamen diktatöre ve rejime bağlı olmasını ister. En küçük bir farklılık bile bu anlamda birey için tehlikeli olabilir. Tam bağlılık, tam itaat, tam boyun eğmedir bireyden beklenilen.

Erol Anar
Henüz yayınlamadığım “Faşizm Üzerine” adlı yazımdan kısa bir bölüm…

 

(1) George Orwell: 1984, Can Yayınları,  58.Baskı, sayfa 86.

erol anar
error: Content is protected !!