Ertesi gün pazardı, yataktan kalktığımda canım çok sigara istiyordu. Ama yapacak birşey yoktu. Bir gün daha dayanacaktım. Helen o gün iki arkadaşı ile pikniğe gidecekti beni de davet ettiler. Kızarmış tavuk ve meşrubat götüreceklerdi. Ben de onlarla beraber gittim. Alexandria adlı küçük ve güzel bir sahil kasabasına gittik. O gün kasaba çok kalabalıktı: piknik yapanlar, gezenler…
CEHENNEM ÖTEKİ DÜNYADA DEĞİL, BU DÜNYADADIR. CEHENNEM YANI BAŞIMIZDA, İÇİMİZDE VE DIŞIMIZDADIR. BİZE HÜKMEDEN HER ŞEY CEHENNEMİMİZDİR. DAHA DA ÖTESİ ÇOĞU ZAMAN CEHENNEM KENDİMİZDİR. Derler ki, “Cehenneme herkes kendi odununu taşır.” Bazen kendi yarattığımız cehennemde, başkalarını da yakmaya çalışırız.
Oysa herkes kendi yarattığı cehennemde yanar.
Ertesi gün bir kafede kahvaltı yapıyoruz. Arkadaşım öğleye doğru ancak kalkabildiğimizden dolayı işine gidemedi. Menüde, bir koyu kahve ve sert sigaradan oluşan “egzistansiyalist kahvaltı” gözümüze ilişiyor. Ama biz başkasını tercih ediyoruz. Ve gülümsüyorum, elbette sabah sabah böyle bir kahvaltı yapan bir kişi Sartre’ın bunaltısının tam içine düşer.
Çocukluǧumu hatırladıǧım zaman aklıma ilk gelen imgelerden birisi de aǧaçlardır. Bizim bahçede elma aǧaçlarımız vardı. Aǧaçlarımız, elmalar yavaş yavaş kızarmaya başladığında, bahar aylarında çiçeklenir ve […]
“Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez.” Sokrates Bir okurumla yazışırken izdüşümlerden söz etmişti. Bu kısa yazışma, bana esin kaynaǧı oldu ve izdüşümler üzerine düşünmeye başladım. İzdüşüm, […]
Böyle dönemlerde hükümetler, sokaktaki “kendisine karşı” insanların çoğunu bile milliyetçilik, din, vatan, devlet ve başka kavramlarla etkiler, yanına çeker. Hükümetler genelde bu dönemlerde, kendi çıkarlarını, […]