Oysa ben cebimde cevapların sınırlılığı ve ağırlığıyla değil, soruların verdiği sonsuz hafiflikle gezmek istiyorum artık. Soruları çıkarıp, hiç kolaycı çözümlere yönelmeden, tıpkı bir koyunu çengele asar gibi, onları odamın tavanına asmak ve günlerce etraflarında yürümek istiyorum.
İşte böyle dostum, her gün içimdeki sonsuz kapılardan birisinin anahtarını ele geçirirsem mutlu oluyorum. Bence sözü edilen büyülü mutluluk araştırması bu. Her anahtar beni daha mutlu ediyor.
Category: Yaşam
Hayatın İşaretleri
Hayatın kendine özgü işaretleri vardır. Birden karşınıza çıkıverir ve şaşırırsınız. Bunlar öyle işaretlerdir ki, gerçekleşmesi milyarda bir olasılık dahilindedir. Bu işaretlerin özel bir anlamı olduğunu
Kuzey Amerika Notları (1)
1998’de İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) temsilen uluslararası insan hakları sorunları konulu üç haftalık bir insan hakları etkinliği programı için Kanada’nın Quebec eyaletine gittim. Ankara’dan Yıldız
Şerif Mardin ve Bir Öteki Mahalle Hikâyesi
Sonuçta sadece devlet insanları kategorize ederek, onların düşünce özgürlüğünü engellemiyor. Bunu “aydın” insanlar da yapıyor. Onların çoğunun kafasında da, devletin verdiği önyargılar ve resmi ideolojinin izleri duruyor. Ve insanları bu bakış açısıyla yargılıyor, “öteki mahalle”ye sürgün ediyorlar.
Beyni Olmayan Deniz Yıldızı
Bir deniz yıldızı öyküsü duymuştum: Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla birşeyler atan birisine rastlar. Biraz daha yaklaşınca, bu kişinin sahile vurmuş deniz yıldızlarını okyanusa geri attığını fark eder ve, “Niçin bu deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsunuz?” der. Topladıklarını hızla okyanusa atmaya devam eden kişi, “Yaşamaları için.” yanıtını verince, adam sakinlikle şöyle söyler:“İyi ama, burada binlerce deniz yıldızı var. Hepsini okyanusa geri atmanıza imkan yok. Hem sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?” Yerden bir deniz yıldızı daha alarak okyanusa atan kişi, “Bak onun için çok şey değişti.” yanıtını verir.
Kırmızı Muz
İnternetin bu kadar yaygın olduğu ve iletişimin olanaklarının genişlediği söylenen bu çağda, kırmızı muz olduğundan haberiniz var mıydı? Açıkçası benim Brezilya’ya gidene kadar bundan haberim yoktu. Brezilya’da 42 çeşit muz var ve kırmızı muz da bunlardan birisi.
Alman Usulü Hesap
Bundan yıllar önceydi, Ankara’da Çankaya Belediyesi Mithatpaşa konferans salonunda “Gözaltında Kayıplar Sempozyumu” yapılacaktı. Sempozyum, iki gün boyunca çeşitli etkinlik ve bildiri sunumlarıyla sürecekti. Bu amaçla her yerden sempozyuma katılmak üzere insan hakları aktivistleri ve kayıp yakınları gelmişlerdi.
İstanbul’dan da Ragıp Zarakolu ve diger arkadaşlar gelmişlerdi. Onunla ikimiz, İnsan Hakları Derneği (İHD) merkez yönetim kurulu üyesi idik. O gün akşama dek çalıştık ve sempozyumu izledik. Akşam olunca, ertesi gün buluşmak üzere herkes dağıldı.
Bir İngiltere Vizesi Hikâyesi
1996 yılında dilimi güçlendirmek altı aylığına Londra’ya gitmeye karar vermiştim. Bu amaçla hazırlık yapmıştım. Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye’deki ilk üyelerinden birisiyim. O zamanının Af Örgütü Türkiye Masası Temsilcisi Jonathan Sugden bana kurum adına bir davetiye yollamıştı. Bu süre içerisinde hem Af Örgütü’nde gönüllü olarak çalışacak, hem de dil kursuna gidecektim. Londra’da yaşayan çocukluk arkadaşım Can ise bana hem davetiye yollamış, hem de bir dil kursuna kaydımı yaptırmıştı. Daha önce kendisini Londra’da ziyaret etmiştim. İşyerimden de ücretsiz izine ayrılacaktım. Yine Londra’da yaşayan İskoç bir arkadaşımdan da davetiye gelmişti.
Bütün belgelerim hazırdı.
Irmak Çocukları
Irmak çocukları… İşte onlar bizlerdik ve anlatılan bizim, biraz da hepimizin hikâyesiydi.
O ırmak hâlâ düşlerimde uzaklara doğru akmaya devam ediyor.
Kim bilir belki de bize masumiyet çağından geride kalan bir imge.
Bir de o gizli elma bahçeleri… Don kıyısında hasat yapıyor, oradan bir gemiye binerek Steinbeck’in o serseri, naif karakterlerinden birisi oluveriyorduk
Sonra “Benim Űniversitelerim”, “Çocukluğum” “Ekmeğimi Kazanırken”i okuyorduk.
Oradan Zevaco ile Venedik’in karanlık kanallarında gizemli yolculuklar yapıyorduk. Sonra Don Camillo’nun maceralarını okurken yaşıyorduk sanki.
Çok etkilendiğimiz Raskolnikov gibi kırk derece ateşler içerisinde San Petersburg’un kanal kenarlarında amaçsızca yürüyorduk…
Sen Üç Yanlış Bir Doğru Etmezsin Dostum!
“Ben böyle biri miyim?” dediğini duyar gibiyim. Bunu lütfen bana değil de, iş yerindeki, partideki, dernekteki, sendikadaki arkadaşlarına ya da bir zahmet kendi eşine ve çocuklarına sor. Onlar sana gerçekte kim olduğunu söyleyeceklerdir.
O kadar küçülüyorsun ki zaman zaman, mikroskobun altına koysalar seni, eminim görünmezsin.
Ne yazık ki sen üç yanlış bir doğru etmezsin dostum! Her ne kadar burnun büyük olsa da, kendini çok farklı yerlere koysan da ne yazık ki sen işte busun!