Tekrar 1915 yılına dőnersek, o dőnemde Ermeni aydınları denildiğinde ilk akla gelen isimlerden birisi Osmanlı siyasetçi, hukukçu ve yazar Krikor Zohrab’dır. 1908’de Paris’e gőnüllü sürgünün
Category: Tarih
Osmanlı Türk Aydınında Yabancılaşma Sorunu (I)
Türk aydını, yaklaşık iki yüz yıldan fazla bir zamandır, Avrupa Merkezli Yabancılaşma’nın etkisi altındadır ve kimlik probleminin temelinde de bu yatar. İslâmcısından sosyalistine, liberalinden ulusalcısına herkes
Auschwitz’den Sonra
Eva Schloss, kampta babasını ve kardeşini yitirir, ama annesi ile birlikte sağ kalmayı başarırlar.
Resmi Tarih Anlayışları ve Nesnel Gerçeklik
O zaman gerçek tarihi, yalnızca ona nesnel ve diyalektik olarak bakabilenler; olayları, olguları, kavramları bütünsellik ve kendi konjonktürel tarihsellikleri içinde dün, bugün ve yarın bileşiminde değerlendirebilenler görebilir. Bunun için de resmi tarih anlayışından koparken, aynı zamanda ideolojik filtre ve çarpıtmalardan da kaçınmak gerekir.
“Tarihten öğrenebileceğimiz tek şey; insanların asla tarihten hiçbir şey öğrenemeyeceğidir.” diyor Hegel. [1]
Tarih öyle bir şey ki insanlar ona baktıklarında görmek istediklerini görüyor, görmek istemediklerini görmüyorlar. Herkesin kendine göre bir resmi tarih anlayışı var. Bir yerde resmi tarihe karşı çıkan bir insan, inanç ve ideolojisinin etkisiyle, başka bir yerde başka bir resmi tarihi savunabiliyor.
Güneşe Sıkılmış Bir Kurşundur 21 Mayıs
21 Mayıs bitmeyen bir mumdur, eridikçe, damlaları yaralı yüreklerin üzerine düştükçe acı verir, ama aynı anda karanlık bir geçmişi aydınlatarak geleceğe taşır.
Tarihte, işgalci ordular ile direnen halkların, işgal edilen ülkelerin direniş kuvvetleri her zaman farklıdır. İşgal eden, aslında inanmaz yaptıǧına, çünkü başkasının topraǧındadır ve haksızdır. Bu yüzden Kızılderili şefin dediği gibi, işgalciler yıldızların arasında yolculuǧa başladıklarında asla geri dőnmezler. Fakat direnişçiler her zaman őldükleri toprakta kalırlar. Bu sonsuza kadar süren bir gezinmedir. Çünkü őlüm bile, direnen insanı kendi toprağından ayıramaz.
Şimdi orada Karadeniz kıyılarından başlayarak, Çerkesya’nın uçsuz bucaksız ovalarına, daǧlarına kadar, gőrünmez őlüler yaralı ruhlarıyla geziniyor. Onlar Kuban nehrinin ışıklarıyla yıkanıyor ve vahşi dağ çiçekleriyle gülümsüyorlar güneşe.