Küçük “s” ile yazılan sanat artık, mekânın bir parçasıdır. O dekorasyon ile bütünleşmiştir. Ve bu da kötü bir şey değildir.
Category: Sanat
Sanata Dair Notlar
Yani denildiği gibi, “sanat toplum için değildir”, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu bir gerçekliktir. Reel sosyalist ülkelerde bile sanat asla toplum için olmamış, sadece toplumun belirli elit bir kesimine seslenmiştir. Eğer bir sanat sergisi kitlelerle buluşmuş, toplumun büyük kesimine seslenmiş ise, orada sanattan çok politik ve popüler bazı semboller, retorikler, etkenler olmuştur. Yani kitleleri çeken sanatın kendisi değil, konjonktürel bazı politik retorik ve semboller olmuştur.
Her şeyin ve Hiçbir şeyin Çağında Sanat ve Edebiyat
Her şey sanat içinde bulunduğumuz çağda ve hiçbir şey sanat değil. Sanat olup olmaması da çoğu kişinin umurunda değil. Örneğin resim çiziyorum son aylarda, tekrar başladım çizmeye. Eskiden sanat olmasına özen gösterirdim, şimdi umurumda değil sanat olup olmaması. Sanat yüce bir kavram değil benim için eskisi gibi. Hayatımızı güzelleştiren ona estetik bir boyut katan bir şey, kutsal değil. Hepsi o kadar. Önemli olan benim üretim esnasında aldığım haz, bunun ötesinde bir beklentim yok sanattan.
Düşsel Bir Dünyaya Yolculuk: Pan’s Labyrinth (Pan’ın Labirenti)
Yarı gerçek, yarı masalsı bir film olan Pan’ın Labirenti 100’un üzerinde ödül kazanmış bir film. Önde İspanya İç Savaşı, arka planda ise, düşsel bir labirentte geçmişteki görkemli krallığa erişmek isteyen küçük bir kız olan Ofelya ve onun dünyası var. 1944 yılında Faşist Franco askerlerinden birisi olan Yüzbaşı ile evlenen annesi ile birlikte, onun yaşadığı köye giderler. Ofelya’nın annesi hamiledir, Yüzbaşının çocuğuna bu nedenle adam onu doğum yaparken yanında istemektedir.
Bir Al Pacino Klasiği: Scarface (Yaralı Yüz)
Baba filmindeki Michael Carleone karakterinden daha farklı Al Pacino bu filmde. Daha çok Michael Carlone’ye değil de, sanki Sonny Carleone’ye benziyor. Michael Carleona karakteri rolündeki Al Pacino, her şeyi inceden inceye düşünen, planlayan, rasyonel bir görüntü veriyordu. Tony Montana ise, deli dolu, aklına eseni yapan, hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkmayan cesur ve burnunun dikine giden bir mafya şefi. Montana. Yaptıklarının sonucunu hiç hesaba katmıyor, ya da umursamıyor.
107 Ödüllü Film: Bir Konuşabilse
Bill Murray ve Scarlet Johnson’un çok iyi oyunları da filmi izlemeye değer kılıyor. Filmi izlerken hem hoşça vakit geçirecek, hem de hayatın yalnızca anlardan oluştuğunu keşfecedeksiniz. Yalnızca içinde bulunduğunuz anlardan, şimdiden…
Bir Al Pacino Klasiği: Carlito’s Way (Carlito’nun Yolu)
İnsanların geçmişlerinden bir gömlek çıkarır gibi sıyrılamayacaklarını ve onların çevrelerinin, tanıdıkları insanların, ilişkilerinin istemlerine aykırı olarak onları uçuruma sürükleyebileceği anlatılıyor. Hapisten çıkan ve bir daha eski yaşamındaki kirli işleri yapmamaya karar veren Carlito, biraz da olayların gidişatının akıntısına kapılır. Carlito’nun hapisten kurtulmasını sağlayan kokain bağımlısı avukatı onun başına işler açacaktır. Avukat rolündeki Sean Penn’in perfonmansı da olağanüstü.
Bir Resime Bir Bakış
Acısına rağmen, yine de bakımlı bir kadın bu. Örneğin koltuk altındaki tüylerini temizlemiş. Kaşları özenle çizilmiş gibi. Yüzü de bir mermer gibi pürüzsüz ve bakımlı. Her şeye rağmen hâlâ kendini bırakmamış gibi görünüyor. Kadının dudakları sıkı sıkıya kilitlenmiş. Sanki artık kimseyle konuşmak istemiyor gibi. O kadar çok kandırılmış ve yalanlara maruz kalmış ki belki de, herkesten vazgeçmiş sanki. Sanki sonsuza kadar ağzını açıp tek kelime etmeyecek gibi.
Bir David Lynch Klasiği: Mulholland Çıkmazı
Dağınık imgeler, dağınık fırça vuruşları, ama yine de bunları bir araya toplamaya çalışan bir bakış açısı. Derinlikli, çok kişilikli, gerçek ve rüya arasındaki karakterler. Rüya mı gerçek, gerçek mi rüya bilemediğiniz olay örgüsü. Psikolojik bir derinlik. Belki de her ikisi de aynı anda gerçek.
Bilinçaltının bir sel gibi taşması.
İşte bütün bunlar Lynch’i benzersiz kılıyor.
Brezilya’dan Bir Film: “O Som ao Redor (Komşu Sesler)
Aslında filmin senaryosu çok basit. Ama bu ona bir doğallık katıyor aynı zamanda. Her mahallede her an görülebilecek insanlar ve küçük sorunları. İşte bu belki de yönetmenin hedefiydi. Bu anlamda çok fazla abartılı olaylar ve kişilikler yok öyküde. Mahallenin küçük sorunlarıyla akıp gidiyor kendi doğallığında öykü. Ama yine de öykünün arka planındaki bazı güvenlikçilerin bir planı vardır.