Norveç’in karşı kültür, yeraltı edebiyatının en önemli yazarlarından, belki de en önemlisidir. Ingvar Ambjörnsen günümüzde “yerleşik bir toplum dışı” olarak ve uyumsuz, eşcinsel, depresif, bağımlı, yalnız yaşayan kahramanları anlatmasıyla tanınan bir yazar. İskandinavya’nın Chuck Palahniuk’u bence. Severek okuduğum kitaplardan birisi oldu bu kitap.
Yazarın tarzı, biraz Beat kuşağı yazarlarını anımsatıyor bana, özellikle de William S. Burroughs’u.
“Gençliğinde upuzun saçları ile Hair müzikalinden çıkma bir figüre benzetilen Ambjörnsen, “Esrar serbest bırakılsın” türünden demeçler vermekten çekinmedi. Özel hayatını medyaya asla yansıtmayan, Beyaz Zenciler’in gördüğü olağanüstü ilgi yüzünden hippi ile punk arası bir kuşağı temsil ettiği söylenen, “uyuşturucu maddeler yazarı” olarak anılan bir yazar. Bu konuda kendisi şöyle diyor: “Beni Beyaz Zenciler ve Son Tilki Avı’nı yazmaya iten ‘70’ li yıllarda yayımlanan kitaplar oldu. Bu kitaplar blöf doluydu. Uyuşturucu cehennemlerini anlatan uyduruk anı defterleri, filan. Her şeyin bombok çevreler olarak anlatıldığı bu kitaplar beni çok öfkelendiriyordu. İnsan her yerde insandır. İnsan bilmediği şeyleri yazmaya çalışmamalı. Ben bunları hem bildiğim, hem de takıntım olduğu için yazdım.”
Beyaz zenciler, toplum dışı marjinal, uyuşturucu bağımlısı, nerede akşam orada sabah yaşayan, belirli bir evi ve mülkü olmayan insanların öykülerini anlatıyor. Yazar da bu kişilerden birisi olarak, içeriden gözlemler yapıyor. Toplumdan sürülmüş ve marjinalleştirilmiş alternatif kültüre sahip bu insanlar, toplumsal değerlere ve tabulara da meydan okuyorlar bu anlamda. Bu anlamda çoğu zaman polisin, “gönüllü ahlâk zabıtalarının” ve toplumun da baskısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Onlar beyaz zenciler, toplumun dışarıya attığı sürgünler. Sokaklarda, plajlarda, kuytu yerlerde ve bazen de üçüncü sınıf barlarda süren, uyuşturucunun içinde giderek gömülen, herhangi bir sağlık sigortası ve güvencesi olmayan insanlar. Genellikle parasızlar, ama çalışmayı da reddediyorlar, aslında yaşamlarıyla sistemi tümden reddetmişlerdir. Yalnızca onunla mücadele etmek yerine, toplumun kıyısında kendi hayatlarını yaşayıp gidiyorlar, yaşayabildikleri ölçüde. Kitap, yalın ve akıcı bir dille, sokak diliyle yazılmış. Bu da romanının içine daldığınızda, sanki bir sokağa çıkmışsınız gibi insanı olayların ve öykünün içine çekiyor.
Erol Anar
Kitaptan birkaç alıntı:
“Babam saatçiydi. Eline geçirdiği her aleti söküp parçalayan haşarı oğlan çocuğundan, saatleri onarıp, çalıştıran aklıselim sahibi bir adama doğru gelişme göstermişti. Adı Thorbjörn’dü ve dindardı. Çok bağnaz da değildi; her pazar İsa, diğer günler iblis diyen cinsten. Ilımlı. Her duruma uyum sağlayan körlükleriyle bu ılımlı herifler yüzünden dünyanın çukura yuvarlandığı gerçeğini göz ardı etmeden şunu da belirtmeliyim ki, babam çamurunda epeyce altın zerresi bulunan bir adamdı. Patırtı çıkarmayı sevmez, genellikle çenesini tutardı.”, s. 74
“Kazanacak ya da kaybedecek bir şeyleri olmayan sarhoş çaresizler. Haysiyet, edep ve nezahat gibi kavramları, daha buluğ çağındaki kiliseye kabul ayini sırasında batmaya başlayan gemide bırakmışlardı.”, s. 83
“‘Yeter’e bir ‘t’ yeter.”, s. 118.
Bu benim öz babam! Armut, eğer ağaç eğimli bir tepede bulunuyorsa dibine düşmeyebilir!”, s. 154.
“Zenciler! Sizler beyaz zencilersiniz! İblis! Beyaz zenci olmayı kendiniz seçtiniz!” , s. 192.
“Şans yüzünüze güldüğünde dikkatli olun! Şunu hiç unutmayın ki ceketin kolunun içinde hep gizli bir joker bulunur.” , s. 234.
“Bizden önce gelen üç kişi oturmuş, odadaki dergileri karıştırıyordu. Yüzlerine, sanki tesadüfen orada bulunuyorlarmış, doktor ahbaplarıymış ya da hemşire hanımı iyi tanırlarmış da geçerken uğrayıp merhaba demek istemişler, havadan sudan bahsedip, kahve içip gideceklermiş izlenimini vermek isteyen masum birer maske yerleştirmişlerdi. Oysa orada bulunanların tümü hastalık kapana kadar düzüşmüş insanlardı.”, s. 263.
“Charly’nin teyzesinin birkaç kadeh sherry içtikten sonra hep söylediği gibi: Herkesin hayatından bir NEMESİS geçer.”, s. 266.
Ingvar Ambjörnsen: “Beyaz Zenciler”, Onuncu Basım: 2014, İstanbul, Ayrıntı Yayınları.