İktidar sürekli bir tehdit üzerine kurulu bir mekanizmadır. Bu tehdit, itaat edenin itaat etmeye devam etmesini sağlamak üzere, sürekli olarak çeşitli kanallardan çeşitli şekillerde enformasyon bombardımanı yapılarak sürdürülür. Tek hedef itaati sağlamaktır, itaat sağlandığında iktidar mekanizması da sorunsuz çalışmaya devam eder. İşte bu itaati sağlamak için öncelikle itaat edenlerde bir korku yaratmak ve o korkuyu devam ettirmek gerekir. Bir süre sonra artık hegemonya da devreye girer; bir çeşit gönüllü itaattir bu. Çünkü yalnızca korkuyla sürekli itaat sağlamak olanaksızdır. Bir köpek bir kediyi duvar dibine sıkıştırdığında, kaçacak yeri kalmayan kedi tüm gücüyle köpeğe direnir ve saldırır. İşte o zaman köpek korkmaya başlar. İşte o noktaya gelmemek için, iktidar hegemonya yöntemlerini de korku yöntemleri ile birlikte devreye sokar. Korku itaati sağlamanın bir yöntemidir, ancak tek yöntemi değildir. Ona yardımcı öğeler devreye girer: Hegemonya gibi.
İktidar olmanın psikolojisi şudur: “Oderint dum metuant (Varsın nefret etsinler, yeter ki korksunlar)”. Yukarıda belirttiğim gibi, iktidar sürekli bir korkutma ve tehdit üzerine kurulu bir korku sanatıdır. Ama paradoksal olarak en çok korkanlar da iktidar sahiplerinin bizzat kendileridir. Çünkü kaçınılmaz olarak, korkutan aynı zamanda daha çok korkar. Zaten korktuğundan korkutmaktadır. Korktukça baskıyı arttırır, baskıyı arttırdıkça da korkar. Zaman gelir, roller değişir: Korkutulan korkulana dönüşür.
Erol Anar
16 Mayıs-19 Haziran 2018
Paraná-Brezilya