Sarı Recep derlerdi ona; Samsun’da şehir meydanında, büyük atlı heykelinin tam altındaki bankta oturmuş güneşin altında tembellik yapıyor ve dinleniyordu. Bazen göz kapakları kapanıyor, bir süre kestiriyor, bazen de ilgisiz bir biçimde gelen geçene bakıyordu. O gün resmi dairelerde işleri vardı; kuyrukta beklemişti sabahtan beri, bu yüzden yorulmuştu. Eve doğru gitmeden önce biraz yorgunluk çıkarmak için bankta oturmuştu. Gelip geçen insanlara bakarak, “karınca gibiyiz bir o yana bir bu yana, koşuşturma bitmiyor ta ki ölene dek.” diye düşündü. Yine gözlerini kapadı.