Bir Devrimcinin Trajik Hayatı: Maria Spiridonova

Bir Devrimcinin Trajik Hayatı: Maria Spiridonova

Spiridonova, sürgünde. (sol baştaki kişi)

Bir insan güzeli devrimci kadınının, “devrimci olduklarını iddia edenler” tarafından işkence altına alınması, hapislere, psikiyatri hastanelerine atılması, sürgün edilmesi ve idam edilerek öldürülmesi trajedisini simgeler o.

Sovyetler Birliği tarihi üzerine okuduğum (özellikle son 5 yılda) yüzlerce kitaptan ve tarihten çıkardığım sonuç şudur: Lenin önderliğindeki Bolşevizm, Marx’ın düşündüğü anlamda Marksist değildir. Marksizmden farklılıkları vardır, ama benzerlikleri de vardır. Bolşevizm, kimseye güvenmez. Kendi Komünist Parti üyelerine bile güvenmez. Bolşevizm profesyonel elit “aydınlardan” ya da “profesyonel devrimcilerden” oluşur. Bunlar partinin dayandığı temeldir. Bunlara dayanır sadece. Bolşevizm işçi ve köylülere de güvenmez. Bunun için sendikaları partinin yan kolu haline dönüştürmüştür. Bolşevizm en küçük bir düşünce farklılığına izin vermez. Bolşevizm oportünizmdir. Uygun koşulları beklemiş, daha önce ittifak ettiği bütün diğer devrimci güçleri yok etmiştir. Bolşevizm demir yumruktur, ama yolu komünizm değildir. Bolşevizm kendi nomenklaturası’nı yaratmıştır. Elitlerin iktidarıdır bu. Noam Chomsky’nin Bakunin’den alıntı yaparak aktardığı gibi Leninizm, “halkın sopası ile halkı dövmektir.”

Maria Spiridonova

Tarihten bir örnek vermek istiyorum. Bilindiği gibi Bolşevikler 25 Ekim 1917’de iktidarı ele geçirdiler. Menşevikleri, Anarşistleri, Sağ Sosyalist Devrimcileri bir süre sonra yok etmeye giriştiler. Ama Sol Sosyalist Devrimciler (SD) ile ittifaka gittiler. Bunun nedeni Sol Sosyalist Devrimcilerin köylüler üzerinde etkili olması ve kırsal alanda örgütlenmiş olmalarıydı. Bolşevikler ise köylüler üzerinde o dönem etkili değildiler. Ama hemen kısa bir süre sonra inisiyatifi ele geçirip, kırsalda güçlenince hemen Sol Sosyalist Devrimcileri de tasfiye ettiler ve yok ettiler. Bolşevizm, kendi düşüncesinden başka hiçbir düşünceye tahammül edemez.

Volin, “Bilinmeyen Devrim’de şöyle diyor:

“Maria Spiridonova, hayatını tehlikeye atarak geçmişte, çarın en azgın satraplarından birini infaz etmişti. Ağır işkencelere uğradı, ölümün kıyısından döndü ve uzun süre hapishanede yattı. Şubat 1917 Devrimi’yle özgürlüğüne kavuşan Maria Spiridonova sol Sosyalist-Devrimci partiye katıldı ve temel direklerinden biri haline geldi. En samimi, kendini adamış, sözü dinlenen, saygı duyulan devrimcilerden biriydi.” (Volin: Bilinmeyen Devrim, Ayrıntı Yayınları, sayfa 181.)

Maria Spiridonova, önceleri Narodnizmden etkilenmişti.

Sol Sosyalist Devrimciler de Lenin’in Komünist Partisi gibi otoriter devletçi sosyalizmi istiyorlardı. Ama Komünist Parti’den farklı olarak işçiler değil, köylüler üzerinde kırsal alanda örgütlenmişlerdi. Sol Sosyalist Devrimciler Bolşeviklerle ittifak bozulup hükümetten ayrılınca ona karşı mücadele vermeye giriştiler. (1918 yazı) Ancak bu mücadeleyi kaybettiler. Sosyalist Devrimciler, suikast dahil her yöntemle Bolşevikler mücadele ediyorlardı Kurucu Meclis’in kapatılmasından sonra. Bu sırada Fanya Kaplan adlı bir Sosyalist Devrimci kız, Lenin’e suikastte bulundu ve ateş etti. Lenin olaydan yaralı kurtuldu, ama sağlığı bir daha eski haline dönmedi. Fanya Kaplan eyleminin gerekçisi için şöyle dedi: “Benim adım Fanya Kaplan. Bugün Lenin’i vurdum. Bunu tek başıma gerçekleştirdim.” Olayı tek başına gerçekleştirdiğini söyledi, üstlendi, daha sonra idam edildi. 1918’de Sosyalist Devrimci Parti neredeyse ortadan kalktı, bütün üyeleri avlandı.

Bolşevikler tarafından hapse atılan liderleri Maria Spiridonova, ÇEKA zindanlarında işkenceye uğradı, Bolşeviklere “Devrime ihanet ettiniz.” diyordu. Uzun dönem hapis yattı. Hapisten kaçtı o dönemde ve 19 ay illegal olarak yaşadıktan sonra tekrar tutuklandı. Sonra Buharin’in suçlamasıyla psikiyatri hastanesine konuldu. Sonra bir dönem geçince siyasal faaliyet yapmaması koşuluyla serbest bırakıldı. 1923’te tekrar tutuklandı, çeşitli yerlerde sürgün hayatı yaşadı. 1930’da tekrar tutuklandı ve sürgün cezasına çarptırıldı. Hayatı cezaevlerinde, psikiyatri hastanesinde, sürgünde geçmişti. Bir dönem ev hapsi yaşadı. Maria Spiridonova 1937 yılında tekrar tutuklandı. Sürgün edildi. Stalin’in emri ile 150 diğer siyasi mahkûmla birlikte idam edildi. (Medvedevsky Ormanı katliamı, 11 Eylül 1941)

“Basitçe Sovyet iktidarının düşmanı olduğu suçlamasıyla mahkeme cezası olmadan öldürüldü ve meydana gelmesine yardım ettikleri rejim tarafından tüketilen başka bir çocuğuydu devrimin. Maria Spiridonova, 1992’de resmi olarak tüm suçlamalardan beraat etti.” https://russiapedia.rt.com/prominent-russians/politics-and-society/maria-spiridonova/

Bir insan güzeli devrimci kadınının, “devrimci olduklarını iddia edenler” tarafından işkence altına alınması, hapislere, psikiyatri hastanelerine atılması, sürgün edilmesi ve idam edilerek öldürülmesi trajedisini simgeler o. Yaşadığı dönemde devrimden önce herkesin saygı duyduğu mücadeleci devrimci bir kadın idi. Bütün değerler siyasal iktidarı elde tutmak için harcanmıştı.

Anısına saygıyla…

Erol Anar

7 Ekim 2020

11:55

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!