Ama bir süre sonra otoriter devletçi sosyalizmden koparak anarşizme ilgi duydu. Devlet kurumu ile devrimci başarı sağlamanın mümkün olmadığına ikna olmuştu. Otoriter anlayışlar başarı kazanamazdı sosyal devrimde.
Volin kimdir? O burjuva bir aileden geliyordu. Bu yüzden iyi bir eğitim almıştı. Daha sonraları Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuş, ama devrimci fikirlere olan ilgisi yüzünden okulu bırakmıştı. Sonradan Rusya’nın en ünlü devrimci anarşistlerinden birisi olacaktı.
1905 “Kanlı Pazar” yürüyüşünde Volin de oradaydı. Bizzat oradan tanıklık etmişti tarihe. Yine Bolşeviklerin iktidarı ele geçirdiği Ekim 1917’de Bolşeviklerin iktidarı aldığı süreçte yine kilit rol oynadı. Hemen her devrimci kalkışmada o vardı, yalnızca Rusya’da değil, sürgün olarak bulunduğu birçok ülkede de devrimciliğinden taviz vermeden aktivitelerine devam etti. Bir süre Mahno’nun önderliğindeki devrimci köylü hareketine katıldı Ukrayna’da. Bu sıralarda Bolşeviklerin eline geçti ve Troçki idam edilmesi için emir verdi telgraf çekerek. Ancak o an yerel kaynaklar Volin’i öldürmeyi göze alamadılar. Çünkü Volin dünya çapında tanınmış bir devrimciydi.
Önce SR (Sosyalist Devrimci) partisine katılmıştı. Ama bir süre sonra otoriter devletçi sosyalizmden koparak anarşizme ilgi duydu. Devlet kurumu ile devrimci başarı sağlamanın mümkün olmadığına ikna olmuştu. Otoriter anlayışlar başarı kazanamazdı sosyal devrimde.
Bolşeviklerin iktidarı elde ettikten sonra, her şeyi parti tekeline almayı başladıklarını gördü ve buna tavır aldı. Bu nedenle hapsedildi ve arkadaşlarıyla birlikte açlık grevi yaptı. Bu açlık grevi Avrupa’da sendikal ve devrimci çevrelerde yankı yapınca, Lenin onların sürgün edilmelerine karar verdi.
Volin, anarko-sendikalizmden kendisinin “birleşik anarşizm” dediği daha birleştirici, sentezci bir konuma kaymaktaydı; Volin’in bu düşüncesine göre, dünya anarşist hareketinin bütün toplumsal-bireysel anlayışları, tek, birleşik bir örgütün karşılıklı dayanışmayla beraber çalışacaktı. Bu doğru bir düşünceydi ben de katılıyorum. Toplumsal anarşizmdeki bireyin ruhunu yok edebilecek uygulamalar, bireyci anarşizmdeki bireysel özgürlükle korunmalıydı. Özünde bütün anarşist anlayışların istediği bir şey vardı: Özgürlük. Bu yolda bütün anlayışlar birbirinden yararlanmalıydı. Ancak pratikte bazı sorunlar çıkabilir tabi. Özellikle de her tür örgütlenmenin otorite olduğuna inanan bireyci anarşizm açısından. Ama yatay ve farklı örgütlenme anlayışlarıyla -bireyin özgürlüğünü engellemeyen- bu sorunların aşılabileceğine inanıyorum.
Volin sadece bir eylem insanı değildi, onun entelektüel bir kişiliği de vardı. Entelektüel kişiliğini, devrimci kişiliği ve eylemleriyle birleştirebilen az sayıdaki insandan birisiydi aslında o.
“Volin bu arada başa henüz geçmiş olan Bolşevik yönetimle çatışmaya girmişti. ‘İktidarları sağlamlaşıp yasallaşınca,’ diye yazıyordu Golos Truda’da 1917 sonunda, Bolşevikler, ‘devlet sosyalistleri olarak yani merkezi ve otoriter önderliğe inanan insanlar olarak, ülkenin ve halkın yaşamını tepeden yönetmeye koyulacaklar.’ Rusya’ her türlü muhalefeti demir yumrukla ezecek bir otoriter politik ve devlet aygıtı’nın doğuşuna tanık olacak: ‘bütün iktidar sovyetlere’ sloganı “bütün iktidar parti önderlerine” ye dönüşecekti.”[i]
Sovyetler Birliği tarihi üzerine birçok kitap okudum. Hemen bilinen kitapların tümünü okudum. Çoğu tarihçi Sovyet resmi ideolojisinin etkisi altında tarihi çarpıttı. Ya da kapitalist soğuk savaş döneminin getirdiği düşmanlıkla bunu yaptı. Volin, tarihçi bayların iğrenç bir taraflılığa sahip olduklarını” görmüş ve dile getirmiştir bunu böylece.
Ama tüm bu kitaplardan farklı, içinde o devrimleri en nesnel bir biçimde bizzat içinden anlatan tek bir kitap dikkatimi çekti: Volin’in “Bilinmeyen Devrim” başlıklı kitabı. Bu kitabı okumayan, 1917 ve devrim üzerine hiçbir şey bilmiyor demektir bence. En azından ben kendimi böyle hissetmiştim bu kitabı okuyunca. Bu kitabın özelliği yazarının bizzat hem entelektüel bir kimliği oluşu, hem de bir eylemci ve devrimci olarak Rus ve dünya tarihinde yaşadığı dönemde bir bırakmış olmasıdır.
Çünkü yazarın tek bir amacı var. Sovyet resmi ideolojisi ve kendi dünya görüşleri çerçevesinde çarpıtılan devrim tarihini aydınlatmak ve hakikati aramak. Ve bunu yaparken bağımsız ve özgür bir biçimde hakikate sadık kalarak yapmak. Tarihi bükmemek, çarpıtmamak ve manipüle etmemek.
Kitabın önsözünde bu şöyle açıklanıyor: “Ne iktidarla, ne yönetici herhangi bir görevle, ne birtakım ayrıcalıklarla ne de hatta ‘ne pahasına olursa olsun’ bir öğretinin galebe çalmasıyla ilgilenmiyor. Aradığı tek şey hakikati tespit etmektir, zira verimli olan sadece hakikattir.”[ii]
1905 devriminde o da vardı sokaklarda halkla birlikte yürüyordu. 1917’de de o vardı. Yine sokaklardaydı. Her tür otorite ve iktidara karşı mücadele etti hayatı boyunca. İsteseydi, anlaşsaydı Bolşeviklerin iktidarında bakan olurdu; elinin tersiyle her tür makama, insanın insan üzerindeki her tür iktidarına karşı çıktı. O, asla bir ‘devlet adamı’ olamayacak bir devrimciydi, bitmeyen isyanı buna engeldi.
Çarlık döneminde de hapis yattı, Bolşeviklerin iktidarında da. Hapishanede direndi, açlık grevi yaptı. Gerek Çarlık hükümetine, gerekse Bolşevik hükümete karşı yiğitçe bir mücadele yürüttü; korkmadan haksızlıklara karşı çıktı. İşte gerçekten devrimci olmak budur: Her dönemde, her koşulda, herkese karşı hak ve özgürlükleri savunmak. Kimin iktidarı olursa olsun iktidara boyun eğmeyen, koltuklara tenezzül etmeyen, halkın içinden çıkıp halkı sopayla yönetmeye talip olmayan, her türlü devlete boyun eğmeyen kişidir devrimci. Bu devlet isterse “sosyalist” ya da “kapitalist” etiketli olursa olsun, hiçbir şey fark etmez. Nerede devlet varsa orada eşitsizlik, adaletsizlik, hiyerarşi, haksızlık ve elitler vardır. Hangi tip ve kimin devleti olursa olsun. İşte Volin’in bildiği ve hayatıyla savunduğu gerçek buydu. Bolşeviklerin iktidarında da işkencelere, haksızlıklara karşı açlık grevine katıldı hapishanede. Hayatını en küçük bir karşılık beklemeden Devrim’e adamış bir insandı o.
Yaşadığı dönemin en önemli, en tanınmış anarşistlerindendi. Rus devrimlerini nesnel ve içinden bir kaynaktan öğrenmek isterseniz, bu kitap baş sıralarda gelir, vazgeçilmez bir kaynaktır. ‘Bilinmeyen Devrim’. Elbette bu kitapta Volin’in bazı yorum ve görüşlerine katılmıyorum az sayida da olsa. Ama tarihçiliği kusursuzdur neredeyse. Gerçek bir devrimciyi görmek istiyorsanız, bu fotoğrafa iyi bakınız. Sovyet devrimlerini bizzat onu yaşayanlardan öğrenmek istiyorsanız bu kitabı okumanızı öneririm. Hakikati görmek için. Çarpıtılmış bir tarihi anlamak için.
Bütün teorik birikimi ve devrimlerin içinden pratikteki gözlemiyle şöyle diyor: “Gözlemleyebildiğim, analiz edebildiğim, her şey şunu kesinlikle doğrulamıştır: Otoriterlik karşıtı yani liberter ilke, Sosyal Devrim’in hakiki ilkesidir; otoriter, yani komünist- devletçi ilke korkunç bir hata, yanlış ve zararlı bir fikirdir; Devrim’in ‘ekseni’ ve ‘ruh’u haline geldiğinde onu doğrudan doğruya felâkete götürür. Politika Devrim’i öldürür.”[iii]
İnsanlara zorla demir yumrukla bir şeyleri dayatmak ve onları iktidarın istediği yöne bir sürü gibi götürmek istenmesinin sonucu tarihte görülmüştür. Bu çeşit zorla dayatılan bir şey hiçbir zaman başarılı olamaz. Hiçbir baskıcı rejim sonsuza dek sürmez. Otoriter baskıcı yönetimlerin sonu tarihin mezarlığıdır. İşte Volin daha o zaman bunu görmüştür. Liberter ilkenin, özgürlükçü yaklaşımın önemine varmıştı o.
Erol Anar
[i] Paul Avrich: Anarşist Portreler 2, Sarmal Yayınevi, Birinci Baskı: Ekim 1991, İstanbul, sayfa 181, 182, 183, 184, 186, 187, 188, 190,193.
[ii] Volin: Bilinmeyen Devrim, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, Birinci Basım: Kasım 2017, sayfa 20.
[iii] Volin: Bilinmeyen Devrim, sayfa 629.