Bir popüler kültür ikonu olduğu söylenen Kahlo, son yıllarda bir sosyal medya fenomeni haline de dönüşmüştür. Sosyal medyada belki onun trajik ve her yanına hüzün sinmiş hayatı ilgi görüyordu.
Month: February 2020
‘İnsan İnsanın Yorgunudur’
İnsan, insanı yorar, insanın kendisini yormadığı kadar. İnsan, insanı bıktırır, tüketir, sömürür, bitirir. Herkes bir diğerinin kendisini sırtında taşımasını, zayıflıklarını, yetersizliklerini diğer kişinin kapatmasını ister. Bir bakmışsınız izin verirseniz sırtınıza binerler, hiç de inmeyi istemezler siz taşıdıkça. İnsanlara yardım etmek başka, onları kendi ağırlıklarından kurtararak sırtında taşımak başkadır.
Mahalleden Çıkma ve Değişme Korkusu
Gerçektende öyledir, emin olduğumuz şeyler aslında bir üflemeyle dağılacak tüylere benzer. Ama işte biz onları hiç sorgulamadığımız için eminizdir onlardan zaten. “Doğrularımız” bizim arkasına sığındığımız ve doğruluğunu hiç sınamadığımız şeylerdir. Hakikat ise yaşamımızda yer almaz. Yalanlara sığınırız biz, onlara “doğru” adını vererek.
Devrim ve Özgürlük (1)
İşin ilginç yanı devrimler özgürlük için yapılmıştır, özgürlük bayrağı en önde açılır. Halk özgür olmak için devrim yapar. Ama devrimden sonra egemen olan kesim, parti, grup her neyse hemen ilk iş olarak ironik bir biçimde halkın özgürlüğünü kısıtlar, onu devrilen rejimden daha geriye götürür. Burada bir istisna belki Paris Komünü’dür. Onun dışında tüm devrimler sonuç olarak özgürlüğü kısıtlamış ya da özgürlüğü kısıtlayanların iktidarına boyun eğmişlerdir. Bu sonuç ironiktir.
Kendimizi Sevmek Üzerine
Oysa kendimizden önce başkalarını sevmemiz istendi. Bu yüzden ne kendimizi, ne de başkalarını gerçekten sevebildik. “Ben” olmamamız, kendi benliğimizi unutarak, “biz”in sıradan bir parçası olmamız istendi. Bu yüzden ne ben olabildik ne de biz. Çünkü ben olamayan, biz de olamazdı. Ne kendimiz olabildik, ne de başkası. O ancak bütünün bir vidasından başka bir şey olamazdı. Bunu da yıllar sonra öğrendik. Önce ben olacak, bir kişilik olacak, özgün olacak; ondan sonra biz’in bütünün bir parçası olacaksın istersen. Ama gönüllü olarak ve bütünden bağımsız durarak aynı zamanda.
Aşağı Mahalle’nin Göçmen Kızları
Ayla, ailenin en büyük kızı olduğundan kardeşlerine annelik yapardı. Ayla orta boylu sarı kısa düz saçlı ve güleç yüzlü bir insandı. Herkesle iyi geçinir, herkes onu severdi. Güldükçe yanağında bir gamze oluşurdu. İçinde bulunduğu yoksunluk koşullarına rağmen umudunu hiç kesmez ve her şeye iyimser yaklaşırdı. İçi ile dışı bir olan insanlar denir ya, işte Ayla o insanlardan birisiydi. Masumiyet yıllarının masum bir imgesi.
Benim İlk ve En Önemli Kriterim Özgürlüktür
Elbette sonuçta özgür bir toplum kendi deneyimleri, hataları, eksikleri ve fazlalarıyla yaşanarak oluşacaktır. Onu önceden planlamak, kâğıt üzerinde oluşturmak olası değildir. Ancak bazı düşünceler ileri sürülebilir. Ama bu düşünceler kesinlik içerecek biçimde olamaz.
En Tehlikeli Isırık, İnsan Isırığıdır
Hayatı anlayan kişi, bu yarıştan çekilip bir köşede anlamsız yarışı izleyen kişidir. Ama o izlemekle de yetinmez aslında, bu yarışa karşı çıkar, bunun için bir şeyler yapar.
Charles Bukowski: “Beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.”
“Ekmek Arası” Charles Bukowski’nin otobiyografik ve en trajik kitabıdır bence. Kapitalizmin büyük bunalım döneminde (Great Depression 1929) geçen zor bir çocukluk. İşsiz baba, işsiz komşular, yoksulluk… Ve bunların yanında da fiziksel olarak zorluklar -yüzünde çıkan sivilciler- okulda izolasyon, en önemlisi baba baskısı. Annesinin de korumadığı çocuk Charles, hemen her gün nedensiz olarak banyoda babasından kayışla dayak yermiş. Bu yüzden babasından doğal olarak nefret etti hayatı boyunca.