Bir masal anlat bana. İçinde yedi ülkenin hazinelerinin bulunduğu büyülü mağaralar olsun. O mağaralarda parlayan elmaslar gibi sonsuz sevgiyi arayalım. Sonra yeraltındaki bin bir tehlikenin kol gezdiği göllerde yolculuk yapalım. Altın elmalar bahçesini arayalım. Hayatı arayalım, aşkı, kendimizi…
Hayatımız mı? Bir varmış, bir yokmuş…
Sevgiyle kal.
Month: March 2019
Foucault Bağlamında İktidar İlişkilerine Bir Bakış
Peki Foucault’nun sorduğu şekliyle eğer devlet işgal edilmek yerine ortadan kaldırılsaydı iktidar mekanizmaları ortadan kaldırılmış mı olacaktı? Kuşkusuz devletin ortadan kaldırılması birçok sorunu da çözecekti. Ama yeterli olmayacaktı. Aileden bütün kurumlara kadar egemen olan iktidar mekanizmalarını sorgulamak ve onlarla mücadele etmek gerekecekti. Bu noktada belki Foucault’nun önem verdiği hakikat siyasetini oluşturmanın olanakları zorlanacaktı. İktidar o kadar geniştir ki, adeta her ilişki ilişkiye, en küçük birimlere kadar sızmıştır. Kuşkusuz devleti, hiyerarşiyi, disiplin mekanizmalarını kaldırarak ve bunların yerine sivil örgütlenmeler koyarak, toplumu örgütleyerek ve kendi kendisini yönetmesini sağlayarak sorunların bir bölümünü, önemli bir kısmını çözmüş olacaksınız. Fakat mikroiktidarların da çözülmesi için çok daha kapsamlı bir sürekli mücadeleye ve yeni bir hakikat siyasetine ihtiyaç vardır.
Makine İnsanı Yutacak mı?
Bu noktada “sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi” hedefine bakarsak, daha önce yazdığım gibi sanal ile gerçek dünyanın birbirine karışacağı, sınırların daha belirsiz hale geleceği öngörülebilir. İnsan giderek tekilleşecektir kaçınılmaz olarak. Makineleşmek, yani robotlaşmak kaçınılmazdır. Yapay zekâ giderek topluma egemen olacak ve bir nokta geldiğinde artık insan yapay zekâyı değil, yapay zekâ insanı domine edecektir. “Yaşlanan nüfusa çözüm geliştirme” hedefi ise giderek süperinsanlaşmaya ve insan vücuduna beynine müdahale etmeye kadar uzanacaktır. Belki de ölümsüzlüğe kadar. Geleceğin bireyi bir insan olmayabilir, toplumu da bugünkü toplumdan çok farklı olacaktır.
En Ağır Yükümdür Sırtımdaki Hiçliğim
Sartre’ın dediği gibiyse, yani hiçlik varlığını varlıktan alıyorsa, biz aynı zamanda hiçliği taşıyoruz bünyemizde demektir. Varlığımızla hiçliğe neden oluyoruz anlamına gelir bu. Yüzeyimizde taşıdığımız bu hiçlik ve varlık aynı anda bütünseldir, birbirlerini tamamlar ya da eksiltirler.
Eğer bir kez doğan bir daha ölmeyecekse ki, -Paralel Evrenler teorisinden benim anladığım budur, çünkü olasılık sonsuzdur-, sonsuza kadar kaç kez kopyamızın, eşbenliğimizin oluşacağını bilemeyiz. Sonsuz sayıda ben olabilir başka Evrenler’de. O zaman varlığımız ve de ‘varlığımızın yüzeyinde taşıdığımız hiçliğimiz’ sonsuzdur diyebilir miyiz?
Bir İnsanın Yüz Ölçümü Ne Kadardır?
“Bir insan acı duyarsa canlıdır. Başkasının acısını duyarsa insandır.” der Tolstoy. Tolstoy’un dediği gibi kendinden başkasını düşünmeyen insan bencildir.
Hiç tanımadığın insanlar için ne yaptın şimdiye kadar konuşmaktan başka? Tek bir şey yapabildin mi yaptın mı ailen ve yakın çevrenin dıșındaki hiç tanımadığın insanlar için? Verdiğin sadakalardan, üç beş kuruş yardımdan söz etme bana lütfen. Bizzat zamanını ayırarak başka insanlara yardım etmeye çalıştın mı, sivil toplum örgütlerinde gönüllü olarak çalıştın mı bir gün olsun?
Postmodern Zamanlarda Yaşamın Anlamı
Yaşamın anlamını kendime sorduğumda, hemen aklıma gelen ilk şey şudur:
Yaşamın anlamı olabildiğince özgür olmaktır, hatta sınırsızca özgürlüğe ulaşmaktır. İnsan yaşamın anlamını ancak böyle bulabilir diye düşünüyorum. Diyeceksiniz ki özgürlük her istediğini yapmak değildir. Bence özgürlük başka bir insanı, doğayı ve hayvanları olumsuz olarak olarak etkilemediğiniz sürece sınırsız olarak istediğini yapmak, istemediğini yapmamaktadır.
Avrupa Anıları (5)
Günler böyle geçiyor, hâlâ ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Her şeyi biraz akışına bırakmıştım. Türkiye’ye dönmeyi henüz düşünmüyordum, ama burada kalmaya da karar vermemiştim. Siyasi mültecilik zorunlu olmadıkça tercih edilecek bir şey gibi görünmüyordu bana. Bir kez siyasi mülteci olduğunuzda, içinde yaşadığınız toplumun tüm kapıları otomatik olarak size kapanıyordu. Siyasi mülteci, hayata 5-0 yenik başlıyordu.