Asıl zor olan, herkesin her zaman kullandıǧı yalın kelimeleri alarak onlara derinlik verebilmektir. Basit deǧil, ama derin olabilmektir zor olan.
Year: 2018
Yaşayan Ölüler Örgütü
Sevgili Uzaklar,
Önceki gün bir film izledim, filmin kahramanı adam şöyle diyordu: “Dünyanın en kalabalık örgütü, yaşayan ölüler örgütüdür.”
Gerçekten şöyle bir düşündüm de ne kadar doğru sözler bunlar. İnsanların büyük çoğunluğunu da son derece iyi tanımlıyor. Bu koca yeryüzünde vücudu kadar bir yer işgal eden, insanların bir kısmı için, yaşamak sadece günü kurtarmak ve nefes alıp vermek anlamına geliyor.
Sevgiye Kilit Olma, Anahtar Ol!
Evet sevgi tam da budur: “ne ölümlü ne de ölümsüzdür.” Daha doǧrusu, onu öldürmek de ölümsüzleştirmek de bizim kendi elimizdedir. Sevgimizi ikili ilişkilerimizde, her gün yeniden gözden geçirip yenilersek, aynı zaman da onu ölümsüzleştirmek yolunda da bir adım atmış oluruz. Sevgi ilgi, bakım, empati,yeniden deǧerlendirme, özveri ve daha birçok şeyi gerektirir.
Her İktidar Korku Üzerine Kuruludur
İktidar sahipleri hizmet ettikleri sistem için varlardır, bunun için yașarlar ve o sistemle, aygıtla bütünleşmişlerdir. İktidar sahipleri kendi bireysel özgürlüklerini yitirmișler ve sistemin iktidar aygıtının bir parçası, vidası olmușlardır; onlar artık birer birey değil, bir sistemin parçasıdırlar. Kendi bireysel kimlikleri yitmiş ve bir kurumun bir vidası, onu sembolik olarak temsil eden bir parçası haline dönüşmüşlerdir. Artık birey yoktur, birey kurum tarafından yutulmuş, nesneleştirilmiştir.
İnsanlar Gerçeklerden Çok İnanmak İstediklerine İnanırlar
Çoǧu insan hayatı boyunca gerçeği aramaz, gerçeğin yakınından bile geçmez. Onların kendi gerçeklik anlayışı ve dünya görüşleri vardır. Yani bu görüş yıllar içinde katılaşır ve kemik gibi değişmez hale gelir. Çoǧu insan düşüncesinin yanlışlığı yüzde yüz kanıtlansa bile, salt bu yüzden düşüncesini değiştirmez. Her insanın bir dünya görüşü, olayları, olguları ve kavramları deǧerlendirdiǧi bir penceresi olması doǧaldır. Ancak olaylara, olgu ve kavramlara, yalnızca bu pencerenin tek bir açısından bakmak ve sorgulamamak insanı kısırlaştırır, onu tüketir.
Sanal Ölüler Mezarlıǧı
Sanal ilişkiler bizi sarmalıyor. Ancak sosyal medyada arkadaş listemizde olan insanların çoğu ile belki de hiç konuşmamışız, bir diyaloğumuz yok. Böylece sanal mezarlıklar taşıyoruz bir de sanal ilişkilerimizde. İnsanların çoğu birbirlerinin arkadaş listesinde olmasına karşın, birbirlerini ne takip ediyor ne de ilgileniyorlar. Bunların bazıları gerçek hayattan tanışmalarına karşın, bir diyalogları kalmamış; tükenmiş ilişkiler. Eskiden gerçek hayatta bizim için yaşayan ölüye dönmüş kişileri yüreğimizdeki mezarlığa gömerdik, şimde ise sanalda bizim için bitmiş insanları sanal dünyadaki mezarlığımıza gömüyoruz.
Kendini Arama Serüvenine Dair
Bence kendi donanımımız ve kişisel serüvenimiz diğer insanlardan, toplumdan bağımsız değildir. Bütün bunlardan etkilenerek gelişir. Kendi kişiliğimizi bir anlamda, diğer insanlara ve onların deneyimlerine bakarak geliştiririz. Özgün kişiliğimizi bulmak ise, bu süreçle birlikte ilerler bence. Gelinecek bir eşik de bence yok, sonsuz bir gelişim var çünkü. Yani belirli bir noktaya gelince, ermiş olmayacağız.
Gece Notları: Kendime ve Herkese Dair Notlar
Yanımızda, çevremizde hep bizden farklı düşünen insanlar olsun. Foucault’nun dediǧi gibi “Bir yerde herkes birbirine benziyorsa, orada kimse yok demektir.” O insanlar bize farklı düşüncelerini söylesinler. Bu düşüncelerden de yararlanalım. Hep dinleyelim, öǧrenelim. Kendi düşüncemizi korkusuzca, özgürce söyleyelim, ama asla dayatmayalım.
Samimiyetinden Kuşku Duyulan Her Şey Değerini Kaybeder
Bir de bundan farklı bir durum vardır. Bazı insanlar anormal durumlarda normal tepkiler vermeyi başarır. Bazı insanlar dünya yerinden oynasa bile soğukkanlı kalır ve normal davranış biçimleri gösterir. Bu tip insanlar, özellikle çok yakınları olan birisini yitirdiklerinde bile, ağlamakta ve acılarını dışarıya yansıtmakta güçlük çekerler. Hatta onların bazı yakınları, bu insanların üzülmediğini, dahası katı bir ruha sahip olduklarını bile düşünebilirler. Ancak bu doğru değildir.
Düşünce Bir Duruş Biçimi, Hayat İse Bir Akıştır
Düşünce bir duruş biçimidir, oysa hayat bir akıştır. İkisi arasında uyum sağlayamayız her zaman. Bir şeyleri bulduğumuzu sanırız ve Dostoyevski’nin dediği gibi noktayı koyarız. Aradığımızı bulduğumuzu sanırız, oysa gözden kaçırdığımız, hayatın hiç durmadan akan ve bembeyaz köpüklerle aşağıya dökülen bir şelale gibi sonsuz bir akış olduğu gerçeğidir. Durup dinlenmeye fırsat yoktur çoğu zaman, siz durduğunuzda hayat durmaz, sular sizi sürekler, ama çoğu zaman sizin istediğiniz yöne doğru değil. Eğer kendinizi suların akışına bırakmış ve hayata teslim olmuşsanız gitmek istediğiniz yere değil, akışın tesadüfi olarak sizi götüreceği yere gitmeye de razı olmuşsunuz demektir.