Yıllar sonra kasabamıza gittiğimde, mahallemizde dolaştığımda, bir iki küçük değişiklik dışında binaların hemen hemen aynı olduğunu gördüm. Öyleyse neden burada doğduğum büyüdüğüm mahallede kendimi bir yabancı gibi hissediyordum.
Binalar belki yerli yerindeydi ama, komşularımızın tamamı kasabayı terk ederek çeşitli şehirlere göç etmişlerdi. Belki kendimi bunun için bir yabancı gibi hissetmiştim. Artık mahallemizde benim için yalnızca giderek büyüyen bir hüzün vardı. Sanki kayıp kent Atlantis’in kayıp insanları gibi, mahallemizin insanları da bir anda yitip kim bilir nereye gitmişlerdi? Hayat bizleri bir anda savurmuştu değişik yerlere. O insanlar neredeydiler şimdi? O kasabalar nerede? O saygılı ilişkiler, o paylaşımcı dost insanlar hangi bilinmezliğe göç etmişlerdi?
O kasabalar samanyolunun en ucundaki bir yıldız kadar uzaktır şimdi.