Hiçbir şey ve Hiç Kimse Benden Yukarıda Değildir

Hiçbir şey ve Hiç Kimse Benden Yukarıda Değildir

Oysa herkesten daha tutsağızdır belki de. Bunu hiç sorgulayamayız.

Burada artık düşünce donmuştur, birey de bizzat kendi düşüncesinin içinde donmuş ve hareket edememektedir artık. Yeni bir şey üretmenin olanağı yoktur bu durumda. Buzu kırmadan düşünsel anlamda özgürleşemeyecektir.

Bir düşüncenin, ideolojinin, inancın tutsağı haline gelmemek için sürekli yapmam gereken şeyin her zaman, her sabah, her akşam bütün bunları tekrar tekrar sorgulamak olduğunu görüyorum ve bunu yapmaya çalışıyorum. Her sabah sıfırdan hayata başlamak gibi bir şey bu.

Böylece özgür olduğumu, düşüncelerimin benim değil, benim düşüncelerimin efendisi olduğunu gösteriyorum hayata ve kendime. Çünkü tek bir gün bile sorgulanmayan bir düşünce giderek kemikleşir, o artık neredeyse değiştirilemez ve bireyin efendisi haline gelir. Artık onun tüm davranışlarını belirler, ona egemen olur; yani bir kafes, bir hapishane haline gelir. Birey bu noktada tüm özgürlüğünü yitirir. Artık düşünce ve davranışlarını o belirlememektedir, başkaları belirlemektedir. Başka kişiler ya da kurumlar.

Bu noktada en önemli şiarım ise Max Stirner’in şu sözüdür:

“hiçbir şey, kendisini onun karşısında aşağılayacağı kadar üstün bir güç olamaz, hiçbir şey hayatını ona adamasına neden olacak kadar bağımsız değildir, hiçbir şey kendini feda edecek kadar kutsal değildir.”[i]

Yani hiçbir şey ve hiç kimse benden yukarıda değildir; aşağıda da. Hiçbir şey yine Stirner’in belirttiği gibi kutsal değildir benim için. Böyle olduğunda kendi üzerimdeki belirleme gücüm artıyor ve ideoloji, inanç ve düşüncelerden sıyrılarak onlardan bağımsız olarak karar alabiliyorum. Yani özgürleşiyorum. Bir parça da olsa.

İşte bu noktada sorgulamaktır asıl olan.

“Yaşamda olup biten her şeye göz atmak, yani her sorunu, her olayı, her düşünceyi ve duyguyu, her tepkiyi incelemek için gereken zekâya sahip olduğunuzda, ancak o zaman korkudan kurtulabilirsiniz.” [ii] diyor Krishnamurti.

İşte bu noktada sorgulamaktır asıl olan. Dün sahip olduğun düşüncenin tutsağı olmak istemiyorsan onu bugün sorgulamalısın. Ve yarın yeniden. Devrimci dönüşüm ve gelişim ancak böyle gelişebilir. Yoksa düşüncen seni tutsak alacak ve bir kafesin içine sokacaktır. Asla çıkamayacağını düşündüğün, üstelik sahte bir şekilde belki de kendini mutlu hissettiğin bir kafes. Bu kafesin kapısı yok, ama sürekli devrimci gelişim ve dönüşüme girmezsen asla oradan çıkamazsın.

Krishnamurti yine önemli bir şey söylüyor:

“Hiç kuşkusuz ancak özgürlük, hakiki düşünce özgürlüğü, keşfetme özgürlüğü olduğunda bir şeyin içyüzünü ortaya çıkarabilirsiniz. Ne var ki özgürlük kesinlikle bir şablon içinde yaşayamaz. Fakat çoğumuz bir şablonun içinde, düşüncelerin çevrelediği bir dünyada yaşıyoruz, değil mi?” (Krishnamurti)

Özgür olduğumuzu, özgürlük için mücadele ettiğimizi düşünürüz hep. Oysa herkesten daha tutsağızdır belki de. Bunu hiç sorgulayamayız. Kendimize bir değer biçer, bir düşünce şablonunun içinde gezinir kısır bir döngüde dolaşırız. Bu kısır döngünün içinde hiçbir özgün üretim yoktur. Sadece başkalarının bize empoze ettiği simge ve değerleri tekrarlamaktan ibarettir.

Bakınız şu bilimsel olduğunu iddia materyalist ideolojilere. Bunlar sözde materyalisttir, sözde bilimseldir özünde. Eleştirmeye kalkın hemen o ideolojiyi savunanlar tıpkı bir dinin fanatikleri gibi size saldıracak ve sesinizi boğmaya kalkışacaklardır. Yani kutsallardır bu ideolojiler tıpkı bir din gibi. O ideolojilerin ideologları liderleri ise peygamberdir bu ideolojilere inananların gözünde. Bunu böyle ifade etmezler tabii ki, bilimsel bir takım söylemlerin ardına sığınırlar ama en küçük bir eleştiri karşısındaki tutumları çoğunlukla dişlerini göstermektir.

Kişi böyle ideolojilere teslim olduğunda en küçük eleştiri ve düşünce, ifade özgürlüğünü bile yitirmiş demektir. Çünkü bunlar eleştiriyi kabul etmezler. Çünkü zaten her şeyi dünü, bugünü, yarını çözümlemişlerdir. Matematik formülü gibi determinist bir şekilde bunu ortaya koymuşlardır kendileri açısından, öyleyse eleştiri niye diye düşünülür? Yarın bellidir bugünden buna inananlara göre. Aynen dine inananlar gibi. Onlar için de yarın bellidir. Ölüp öteki dünyaya cennet ya da cehenneme gideceklerini düşünürler. Özünde ideolojiler dinleştirilmiş, kutsallaştırılmıştır. Orada düşünce ve ifade özgürlüğünün zerresi yoktur, hangi ideoloji olursa olsun.

“Eleştiri bana şunu öğretmekle bu fırsatı sağladı: Eğer içimde bir şey kenetlenir ve çözümlenmezse, ben onun tutsağı, kölesi haline gelirim, yani bir fanatik olurum.”[iii] der yine Stirner.

Burada artık düşünce donmuştur, birey de bizzat kendi düşüncesinin içinde donmuş ve hareket edememektedir artık. Yeni bir şey üretmenin olanağı yoktur bu durumda. Düşünce buzun altında kalarak donmuştur. Düşünce üretemez. Buzu kırmadan düşünsel anlamda özgürleşemeyecektir

İşte sorgulamak din, inanç, ideoloji ya da düşüncelerin benim üzerimde egemenlik kurmasını engellememi sağlar. Ve kendi özgürlüğümü her gün yeniden elde etmeme neden olur. Bu yolu açar. Bunun dışındaki her şey fanatizmdir. Şükür etmek dışında insana hiçbir yol açmaz. Çünkü sorgulamamak, bir çeşit şükür etmektir. Adı ne olursa olsun. Kutsadığın ve kendi üzerine koyduğun her kişi senin peygamberindir, böyle görmesen bile.

“Benim üstümde bir şey yoktur!”[iv] diyor Stirner.

İşte bu benim hayata bakış açımdır tek bir kısa cümle ile. Hiçbir şey ve hiç kimse benden yukarıda değildir. Ne kavramlar, ne kişiler… Hiçbir şey. Kurtarıcılara da ihtiyaç duymuyorum bir birey olarak. Aksine yaptığım ilk iş kendimi kurtarıcılardan kurtarmaktır hem de her sabah.

“Quis custodiet ipsos custodes? Koruyuculardan kim koruyacak? (Juvénal)” diyor bir Latince sözde.

Ben kendim koruyacağım, kendi kendimi. Kendimi kendim kurtarmalıyım koruyuculardan ve kurtarıcılardan. Çünkü bunu yapmadığım takdirde onlar ruhumu ve özgürlüğümü elimden alacaklardır. Ve bir köleden başka bir şey olmayacağım.

Erol Anar


[i] Max Stirner: Biricik ve Mülkiyeti, Kaos Yayınları, 1 . Baskı: Eylül 2013, İstanbul sayfa 364.

https://www.amazon.com/Biricik-Mulkiyeti-Stirner-Turkis-Tekeroglu/

[ii] Krishnamurti: Yeni Bir Yaşam, sayfa 42.

[iii] Stirner, age, 178.

[iv] Biricik ve Mülkiyeti, sayfa 439.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

erol anar
error: Content is protected !!